31 Ekim 2007 Çarşamba

sende benim gibi

Yalnızlığından sıyrıldığında
Hatırlayacaksın gözlerimin derinliğini
İçinde martılar uçacak sevinçten
Denizlerin maviliğinde
Yosun kokuları duyacaksın
Saçlarıma karışmış...

Hatırlayacaksın beni
Bir meltem esecek uzaklardan
Sanacaksın ki; ben geldim...
Hatıraların ezikliğinde kaybolacaksın
Dudaklarında nağmelerim...
Kalbinde raks eden benim

Beni hatırlayacaksın
Denizde seyre dalan gemilere
Işık olan Zonguldak Fenerinde
Aşk olacağım
Sevgi olacağım
Seni kahreden ömründe
Bulamadığın...
Tamamlanamadığın...

Ve o gün
İşte o gün
Sen gerçekten öleceksin
Maden toprağında vurgun yemiş
Bir maden işçisi gibi
Umutsuz ve çaresiz

Bekleyişlerde olacaksın
Sende bir gün
O deniz fenerinde
Aşka ve sevgiye öleceksin

Tıpkı benim gibi.

sevdamın rengi mor

Sokaklar hep yalanla dolu
Sanki hayat acı bir tiyatro,
Herkesin maskesi yüzünde
Herkes iyi bir rol peşinde..
Rolleri alan alana
Artık sevdalar bile
Üç günlük olmuş

Benim mor sevdam ise,
Sanki pusulasını kaybetmiş..
Hangi gönüle konacağını bilmeden
Dolaşır mor çiçekli bahçelerde..

Benim sevdamda
Yalan yok..
Benim sevdamda
Riya yok..
Benim sevdamın
Rengi mor..

Hadi uzat elini,
Dokunsun kalbime.
Hisset kendini taa derinlerde

Hadi uzat elini.
Bu hayat sahnesinde
Biz gerçekleri oynayalım..

Yaşıyorum sensiz
Mor sevdamızı
Doya doya..

Hadi yine koşalım
Mor çiçeklerle dolu
Mor sevda bahçelerinde..
Derleyelim mor sevdamızı
Demet demet..
Hadi uzat elini
Çok geç olmadan

Ölümsüzdü benim
Sevdam diyordum..
Ama öldün.
Seni kefene sardım..
Birden soğudun mor oldun.

Dedim ya.
Benim sevdamın rengi mor.

arkamdan bir silah sesi

Bu gece beni hiç bir şey korkutmuyor.
Ne soğuk ne de karanlık odam,
Ne yalnızlığım, ne de kaldırıma
Hışımla vuran yağmur damlaları
Senin yokluğun kadar hepsi,
Biliyorum.

Arkamdan bir silah sesi.
Haince sırtımdan vuruluyorum.
Düşüyorum ıslak kaldırımlara
Oysa bu gece, bir başka karanlık
Hüzün taşıyor yüreğimden
Sabahı olmayan düşlerime

Acılar sevinçler dans ediyor
Düştüğüm ıslak kaldırımların
Zifiri karanlığında
Gözümün önünden birer birer,
Sönen yıldızlar geçiyor
Bir yıldızda kızım, Bir diğerinde oğlum
Ve en parlak yıldızda
Ölümüne sevdiğim,
Ancak
Kavuşamadığım sen vardın.

Fotoğraf karelerine sığdırılmış,
Anılarıma bakıyorum.
Hepsinde sahte gülüşler,
Ve ikiyüzlü gülümseyişler
Sonra umutlarım geliyor aklıma
Ölü bir balık misali,
Her seferde Karaya vuran
Ve bir sonraki yarınlara gönderilen
Umut kırıntılarım..

Arkamdan bir silah sesi.
Haince sırtımdan vuruluyorum.
Düşüyorum ıslak kaldırımlara
Bir elimde silahım, bir elimde rozetim,
Kalbimde ise
Martı kanadında ki Hayallerim...
Ah! Onlar ki her biri...
Önce avuçlarımda çırpındılar,
Onlar da yok oldular, kurşun sıksan geçmez

Gökyüzü bu gece benim için ağlıyor.
Oğlum Kemal, kızım Çiğdem siz ağlamayın..
Arkamdan bir silah sesi.
Haince sırtımdan vuruluyorum.
Düşüyorum ıslak kaldırımlara

Ama kim bilir...
Belki bir gün Güneş benim için de doğar.

aşk acısı can akın abimizden alınmıştır.

Bekledim, yine sessizce seni. Bu akşam da yalnızım her zamanki gibi. Odamda sessizliğin sesi vardı sanki. Gözlerim seni arıyor, sesim, nefesim ismini fısıldıyor. Neredesin? Can'ın Can'ı göz bebeklerimde yağmur çiseliyor. Seni seviyorum ve sensiz geçen her an gözlerimdesin, unutamıyorum.

Sen mi aldattın, yoksa ben mi kendimi avuttum. Sensizliğin her gününde, senli anlara savruldum. Sana yazdığım şiirleri okusan gelir misin geriye ve siler misin gözyaşlarımı ıslak ellerinle? Yine Can'ım Can der misim alnıma koyduğun buselerle. Siler misin gözyaşlarımı sevgi cümlelerinle?

Tutar mısın yine elimden dolaşır mıyız yine sahilde, yanağıma buseler kondurur musun yeniden? Seni ne kadar sevdiğimi söylemeye, yağmur taneleri az gelir Can'ımın Can'ı. Seni unutturmaya bu dünyadaki bütün güzellikler yetmez Can'ımın Can'ı.

Havada kar kokusu var sanki yüreğimde yalnızlığın titrek ürkek sesi. Dudaklarından alnıma konan tüy hafifliğinde bir kar tanesi. Can'ımın Can'ı, ne olur düşlerimde eriyip bitmesen. Üşüyen yüreğime bahar sıcaklığını damla damla işlesen. Seni çok seviyorum Can'ımın Can'ı ne olur hep benimle kalsan, sarılsan, benimle bir uzak diyarlara savrulsan, içimde hiç tükenmesen.

Seni ne kadar çok sevdiğimi söylemeye okyanuslar dar gelir. Bu akşam yine yalnızım her zamanki gibi. Sensizliğime kahroluyorum, resimlerine bakıp ağlıyorum. Senden bana kalan tek sahip olduğum kalbimdeki yaran hala kanıyor. Seni çok seviyorum, seni unutamadım.
On beş yıldır sensizim! Ölümüne alışamadım

29 Ekim 2007 Pazartesi

YOLU AMERIKAYA DUSUP " WAL MART "A GIRMIS OLANLAR VEYA YAKINDA MIGROSLAR WALL MART OLURSA WAL MART'LA TANISACAK OLANLAR ..

SOYLE BIR OKUYUN ISTERSENIZ...........


Bilgilenmekte fayda var diye dusundum...kim bilir bize nasıl güzel tanıtılacak?............

Uzunca bir yazi ama enteresan ve fikir sahibi olmakta fayda var.


Walmart canavarı son rakamlara göre 256 milyar dolar cirosu olan dev bir market zinciridir. Türkiye'nin koskoca bir ülke olarak toplam gayrisafi milli hasılasının 250 milyar dolar olduğunu düşünürseniz WalMarta şirket değil,şirket süsü verilmiş devlet dememiz gerektiğini anlarsınız.
Bu koca devin kurucusu gerçektende tarihin gördüğü en kurnaz ve hırslı işadamlarından biri olan Sam Walton. 1962 senesinde mahalle bakkalı benzeri ufacık bir dükkandan bugünkü haline getirdiği WalMartın keyfini o da süremedi ve 1992 senesinde ardında Karun kadar zengin dört çocuk bırakarak herkes gibi bir kefenle dünyayı terk etti. Bugün şirketi profesyonel yöneticiler idare ederken Walton ailesinin üyeleri de 17 sülalelerine yetecek parayı yemek tüm zamanlarını aldığı için pek ortada gözükmüyorlar.Sam Waltonun başarısın ardındaki sırsa şudur. Sam Walton ikinci dünya savaşında Amerikan askeri istihbaratında subaydı ve Yüzbaşı rütbesine kadar görev yaptı. Bu dönemdeki görevi binlerce savaş esirinin tutulduğu dev toplama kamplarındaydı.

Sam Walton bu dönemde kapitalizmin bir sırrına vakıf oldu ve insanların çoğunluğunun güç ve korku karşısında nasıl beyinsiz koyunlara dönüşebildiğini bu esir kamplarındaki görevinde bizzat deneyerek öğrendi ve burada edindiği yaşam felsefesini hayatının geri kalanında uyguladı.
Bugün WalMart şirketi de kurucularının izinden gitmektedir.


Şimdi gelin esir kamplarından edinilen bu felsefe WalMarta nasıl yansımış inceleyelim. WalMartın şirket parolası 'Always low Prices'dır yani 'Her zaman düşük fiyatlar' Peki ilk bakışta biz tüketiciler için güzel gibi gözüken bu düşük fiyatları nasıl sağlıyorlar. Öncelikle WalMart şirketi bir yere girip dükkanını açtı mı ilk olarak elinden geleni ardına koymayarak tüm rakiplerini yok eder. Bakın rakiplerini geçer demiyorum onları tam anlamıyla yok eder.
Sadece son on yılda Amerika'da Walmart tam 25 süper market zincirini yok etti ve bu hesaba dahil olmayan yüzlerce küçük ve orta boy esnafı tamamen buharlaştırdı. WalMart rekabete inanmaz tek inandığı ister ufak bir bakkal,ister orta boy bir market yada kendisi gibi koca bir süper market zinciri olsun bayrağını diktiği yerdeki tüm rakiplerini yok etmektir.
Yani Walmartın en ucuz market olması etrafında kendisinden ucuz fiyat verebilecek herhangi bir şirketi ayakta bırakmamasından ileri gelir.Bu birinci sebebti.


İkinci olarak WalMart şirketi devasa boyutlara sahip ve büyük miktarda parasal gücü olduğu için girdiği ülkedeki toptancıların hepsini ele geçirir. İlk olarak rakiplerinden daha fazla parayı peşin olarak vererek piyasadaki tüm toptancıları kendilerine bağlar. Çek senetle çalışmaya alışmış toptancı ve üreticiler bir anda kendilerine nakit olarak,zamanında verilen büyük çapta siparişleri görünce hepside göbek atarak Wal Martla çalışmaya başlarlar ama bu bir tuzaktır. WalMartın bu güzel tavırları rakiplerini yokedene veya kendisiyle rekabet edemez duruma düşürene kadar sürer.


Bu aşama geçildikten sonra WalMart toptancıların eline yeni bir anlaşma tutuşturur. Buna göre istediği ürünler kendisine istediği zaman ve istediği fiyattan verilmezse anlaşmasını tek taraflı feshedebileceğini yazar. Garibim toptancılar kendilerini tümüyle WalMarta bağladıkları ve eski müşterilerini kaybettikleri için kendilerine ne söylenirse kuzu kuzu kabul ederler.
Bir süre sonra WalMart o kadar düşük teklifler vermeye başlarki toptancılar neredeyse maliyetine WalMarta çalışmaya başlarlar.


Walmartın bir diğer özelliğiyse çalışanlarını tam bir kölecilik mantığıyla çalıştırmasıdır. Walmart dünyadaki hiçbir işyerinde sendikalı işçilere izin vermez. Düşük fiyattan çalıştıracağı sendikasız işçiler bulamazsa bu sefer ihtiyacı olan hizmetleri kendisi fason olarak dışarıdan getirtir.Walmartın Çin'de,Bangladeşte,Latin Amerika'da kurduğu ve çocuk yaşta köle işçilerin neredeyse bedava üretim yaptığı pek çok tesisi vardır. Amerika'da bile ülkeye kaçak giren göçmenler WalMartın onları ölü eşek fiyatına işe alacağını bilirler.

WalMart aynı zamanda bayan çalışanları da pek sevmez.Özellikle bayan çalışanların yükselmemesi için mağazalarındaki bayan yönetici stajyerleri kırk kiloluk köpek mamaları veya koca koca içecek kasalarının hamallığını yapmaya zorlayarak onları bezdirir ve ayrılmalarını sağlar.

Ayrıca WalMart girdiği her ülkede özellikle kaçak işçilerle çalışmayı bir alışkanlık haline getirmiştir.


İşte tüm bu sebepler dolayısıyla bir yere Wal Mart girdimi bir süre sonra iflaslar,işsizlik ve tekelleşmede başlar. Amerika gibi bize göre nispeten oturmuş bir ülkede bile bunlar oluyorsa WalMartın Türkiye'de ne yapacağını kestirmek pek de zor değil. Bu yüzden WalMart kırk yıldır Amerikan orta sınıfında yarattığı nefret sayesinde artık yeni market açamaz hale geldi.
Son olarak Şikagoda açmak istediği bir alışveriş merkezi bölgedeki insanların ve sivil toplum örgütlerinin açtığı kampanyalar ve yoğun protestolar yüzünden iptal edildi. WalMartın az gelişmiş ülkelere yönelmesinin sebeplerinden biride budur.


WalMart kapitalizmin temel kuralı olan sömürdüğünü diğer ortaklarla paylaşma oyununu da iyi oynuyor. Mesela son iki başkanlık seçiminde Cumhuriyetçi parti ve Başkan Busha en büyük maddi destek verenlerden biri de petrol şirketleriyle beraber WalMart olmuştur. Bu desteği bugünde sürdüğü gibi Amerikanın Irak işgali ve emperyalist politikalarına da açıktan destek vermektedir. Buna bir iki somut örnek verelim. Amerikan Dış Savaşlar Gazileri adı verilen ve
Amerikanın emperyalist işgal savaşlarında görev alan askerlerin kurduğu bir vakfa (Foundation to the Veterans of Foreign Wars-VFW) bir milyon dolar bağışlayan WalMart bu vakıfla ortak olarak M.A.C.K kampanyası başlattı.
Buna göre Amerikanın dünyanın her yanına dağılmış 900 bin askerinin her birine Wal Mart tarafından özel hediye paketleri ulaştırılıyor ve aileleri ile konuşabilmeleri için bedava telefon kartları dağıtılıyor bu şekilde morali bozuk Amerikan askerlerine WalMart eliyle destek olunmakta.
Aynı zamanda Amerikan ordusunun yetersiz kaldığı durumlarda WalMart Irak cephesine yüzbinlerce su,iç çamaşırı gibi temel sarf malzemesi hibe etmekte. Bunun dışında WalMartın yüzlerce marketinde açılan mesaj defterlerine binlerce Amerikalı tarafından
yazılan moral mesajları her hafta özel uçaklarla Irak cephesine ulaştırılıyor.


Ayrıca Irakta öldürülen işgal ordusu askerlerinin resimleri yerel WalMartlarda oluşturulan 'Onur Köşeleri'ne asılmakta. (Yeri gelmişken acaba siz kaç marketimizde Güneydoğuda düşen şehitlerimizin resimlerini gördünüz bir düşünün bakalım. İşte elin adamı haksızda olsa davasına böyle sahip.)


Kısacası WalMart şirketi Irak işgalinde açık bir taraftır ve ileride Migros sayesinde Türkiye'de açılırsa sepetini harıl harıl dolduracaklar 'Onur köşelerinde' resimleri asılı duran askerlerin tecavüz ettiği küçük kızları ve öldürdükleri insanları düşünürse iyi ederler.
Tabii WalMartın iyilikleri bunlarla sınırlı değil. Mesela fakirlere de çok yardım ediyor.Tabi bu fakirlerin ufak bir özellikleri olması lazım.


Yahudi olmaları gerek. 184 milyon dolar yardım yaptıkları 'United Way-Birleşik Yol' isimli yardım teşkilatı Evangelist papazlar ve yahudi hahamların 1887 yılında açtığı bir yardım vakfıdır. Bu vakfın ortağı da 'Yahudi Karşılıksız Kredi' kuruluşu ve o kuruluşta 'Yahudi Federasyonu' isimli orgüte bağlı. Bu kurumlar genelde Doğu Avrupa'dan Amerika'ya veya İsrail'e yeni göç etmiş zor durumdaki Yahudilere karşılıksız para dağıtıyorlar.(Bu arada bizim İslami finans kuruluşları denen yerler size üç kuruş para vermek için ya cemaat kartı yada ipotek isterler ama Yahudiler parayı karşılıksız veriyor, yazık bizim halimize) Bu ilginç kurumun sitesi ' www.jfla.org ' merak edenler bakabilir.



Toparlarsak sevgili dostlar girdiği yeri kurutan ve tekelleşen,Bush hükümetinin can dostu ve Irak işgalinin destekçisi olan Türkiye kadar ciroya sahip WalMart şirketi Koç Holdingin değerli katkılarıyla ülkemize giriyor.
Kendi geleceğini onun Amerikancı politikalarına bağlayan Yerli Sermayemize duyurulur. Aman devam edin,devam edin ki Global sermaye hepinizin defterini dürsün.

28 Ekim 2007 Pazar

Bunlar Bizim Kürtler Değil!

1969, Beyrut'ta oturuyorum. Bir gün vekalet çıkartmak için konsolosluğumuza gitmiştim. Bulunduğum koridorda hayli kimse vardı. Vize almak isteyenler, başka konularda gelenler... Sıramı beklerken, yanımdaki esmer zayıf genç bana şöyle bir soru yöneltmişti:
- Sen Türksün.
- Türküm...
- Türk Türküsün. Ermeni Türküsün?
Tebessüm ederek "Türk Türküyüm" cevabını vermiştim. Bu fıkradan sonra hemen PKK'ya geçelim:

Terör örgütünün yaptıklarını "Türk Kürdü" yapamaz. Bunları Amerikan, İsrail Kürtleri yapıyor. Biliyorsunuz, yakın tarihte ABD, beş bin Kürdü almış, Pasifikteki bir yere götürmüş ve iyice eğitmişti. İsrail kurulduğu tarihten bu yana Kürtlerle ilgileniyor, onların bir kısmını kendi amaçlarına hizmet ettirmek için yetiştiriyor.

PKK istihbarat, gerilla savaşı, psikolojik savaş konusunda çok iyi yetişmiş elemanlara sahiptir, ABD ve İsrail tarafından desteklenmektedir.

Dünya eski dünya değil. İnternetten, uyduyla çekilmiş fotoğraflar sayesinde dünyanın en sarp, en ıssız, en vahşi yerlerindeki evleri, yolları, köprüleri, tepeleri, vadileri görebiliyorsunuz. Bunlar bir şey değil, resimleri büyütürseniz sıçan yuvalarını bile...

Kuzey Irak'ta PKK teröristleri yerin yirmi otuz metre altında, bütün bombalara dayanacak sığınaklarda yaşıyor. Onları bombalasan ne olur, bombalamasan ne olur...

Yetmiş milyonluk büyük Türkiye son yirmi senesini nasıl geçirdi?
Birinci Cumhuriyet İkinci Cumhuriyet kavgaları...
Başörtüsünü yasaklama Don Kişotlukları...
Yıllar boyu yüksek ve müzmin enflasyonla ülkenin, halkın, devletin soyulması; Türk lirasının bitmesi, birilerinin yüz milyarlarca dolar götürmesi...
Yolsuzluklar, genel kokuşma, ihalelere fesat karıştırmalar, şu anda 500 milyar dolara ulaşmış olduğu sanılan kirli ve haram para birikimi...
Statükocular, yenilikçiler... İslâmcılar, İslâm karşıtları...
Görülmemiş bir iç göç sonunda nüfusun üçte birinin İstanbul ve Marmara bölgesine toplanması...
Lüks meskenler, lüks otomobiller, lüks yeme içme, lüks giyim kuşam, lüks hayat konusunda çılgınlık... (Ötekilerin canı çıksın!..)
Uyuşturucu ilkokullara kadar girdi...
Bina ve zinada patlama oldu...
YÖK, üniversiteleri YOK etti...
Eğitim sistemi iflas etti...
Çürüme, dejenerasyon yaygınlaştı...

Önemli bir kurumumuzda içine para konulacak torbalar dağıtılıyor... Hırsızlık yaygın hale gelmiş, güven kalmamış...
Bir ara ortalığı kasıp kavuran kapkaççılar kimlerle ortaktı?...

Genel seçimlerden önce, eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek bazı yargı mensupları konusunda neler demişti?..

İşte biz bunlarla uğraşırken dış düşmanlarımızın yetiştirdiği PKK teşkilatlandı, en modern cihazlarla donatıldı, elemanları yetiştirildi.
Kuzey Irak'ta bağımsız bir Kürdistan kurulurken bizimkiler sen ben kavgalarıyla nice yılları boşa geçirdiler.

Oğullar, kızlar, damatlar, bacanaklar, kayınçolar saltanatı....
Zengin ve tuzu kuru kesim batıda vur patlasın çal oynasın keyif ve zevk ü sefa içinde yaşarken doğudaki, güneydoğudaki fakirler süründüler...

Binlerce köyü boşaltıp düzleyerek, bağları bahçeleri körleterek, halkını sürerek, asayiş ve barış getireceğimizi sandık...

PKK terörü gölgesinde muazzam miktarda uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yapıldı...

Örtülü ödenekten milyar dolarlar hesapsız kitapsız akıtıldı...

Sonunda işte 2007 yılının sonbaharına geldik. Sonbahardan sonra kış var.

Ortada "Kürt Meselesi" hakkında ipe sapa gelir, makul, mantıklı, dört başı mamur, âdil, sağduyulu, kalıcı, sıkıntıları giderici bir çözüm dosyası yok. Kuzey Irak'ı vururuz, işi bitiririz. Ya öyle mi? Sen önce kendi toprağındaki teröristleri temizlesene? Son olarak 200 PKK çetecisi sınırı nasıl geçtiler, askerlerimizi nasıl şehit ettiler?

Kürtler Atatürkçü olsunlar, yurtta sulh cihanda sulh desinler ve vatan güllük gülistanlık olsun, her şey düzelsin...

Olmuyorlar işte...
Başka çareler, başka çözümler arayacaksın...

Birileri bu devirde hâlâ din ile ve dindarlar ile uğraşırlarsa, dini Türkiye için en büyük tehlike ve tehdit olarak görürse elbette barış olmaz, mutabakat olmaz, huzur ve sükûn içinde yaşanmaz.

Irak'ta medreseler ve tekkeler açık, bizde ise kapalı. Niçin?

O hiç sevmediğim (Yahudi kökenli olduğu rivayet edilen) Barzanî millî Kürt kıyafetiyle ve serpuşu ile geziyor da bizde bunlar niçin yasak?

PKK'yı yok etmek, Kürt meselesini çözmek için şunlar lazımdır:

Adalet,
Devlet ve belediye işlerinde temizlik ve şeffaflık,
Başta uyuşturucu ve silah ticareti olmak üzere kokuşmayı bitirmek,
İngiltere'de olduğu gibi en geniş manasıyla din, inanç, ibadet, düşünce hürriyeti,
Doğu ve güneydoğuda feodal yapının sona erdirilmesi,
Ülke idaresinde tam ve mutlak doğruluk, dürüstlük, namuskârlık,
İşlerin ehil kimselere verilmesi,
Tarihî kopukluğun ve arızanın tamir edilip tarihî devamlılığa dönülmesi,
Doğu ve güneydoğu bölgemizin İsviçre, Norveç, Finlandiya gibi kalkınmış, mamur bir hale getirilmesi.

Bunlar ve benzeri iyi ve zarurî işler yapılmazsa Tufan'a ve kendi kıyametimize hazırlanalım.

sevmekten vazgeçmeyin

Hintli bir adam suda bata cika ilerlemeye calisan bir akrep gorur.
Onu kurtarmaya karar verir ve parmagini uzatir ama akrep onu sokar.
Hintli tekrar akrebi sudan kurtarmaya calisir ama akrep onu tekrar sokar.

Yakinlardaki baska birisi ona, onu surekli sokmaya calisan akrebi
kurtarmaya calismaktan vazgecmesini soyler.
Ama Hintli adam soyle der:
"Sokmak akrebin dogasinda vardir.
Benim dogamda ise sevmek var.
Neden sokmak akrebin dogasinda var diye kendi dogamda olan sevmekten
vazgeceyim?"

Sevmekten vazgecmeyin. Iyiliginizden vazgecmeyin. Etrafinizdaki akrepler
sizi soksalar da... _

24 Ekim 2007 Çarşamba

cem yılmazın çocukluğu

Ben çocukken çok salaktım.
Edip Akbayram'ın ismini Edi zannederdim.
Yani o, benim için "Edi Pakbayram"dı.
Ablama, "Nasıl olup da koca bir günü canın sıkılmadan
evde oturarak geçiriyorsun?" demiştim.
"Büyüyünce insanın canı sokakta
oynamak istemez ki" cevabını vermişti.
Uzunca bir süre büyüyüp büyümediğimi anlamak için kendime,
"Canın sokakta oynamayı istiyor mu?" diye sormuştum.
Sabahları kalktığımda aklımın hala yerinde olup olmadığını
anlamak için 2+2, 3+4 gibi toplama işlemleri yapardım.
Sonuçlar doğru olunca da çok sevinirdim.
Dedemle parka gittiğimiz bir gün TRT'ciler çekim için oradaydı.
Beni oynarken çektiler.
Yayın günü bizim aile jeneriğinde gözüktüğüm
çocuk programını izlemek için televizyon başına geçti.
Kendimi ekranda görünce,
"Beni niye parkta unuttunuz?" diye gözyaşlarına boğulmuştum.
"Geri vites" kavramım yoktu. Şoför, kolunu koltuğa atıp arkaya doğru bakınca araba otomatikman geri geri gidiyor zannederdim.
Benden büyük kuzenlerim dondurmacıların dondurma külahlarının
sivri kısmıyla kulaklarını karıştırdığını söylemişti.
İnanmıştım.
Hala da külahların sivri kısımlarını yemem.
Çöpe atarım.
Babaannem bir gün gelirse sevdiğim dizilerin olmadığı bir gün gelsin istiyordum.
Abimle Karaoğlancılık oynardık. O Karaoğlan olurdu, beni de Bizans askeri
yapardı.
Sonra evire çevire döverdi.
Çok mühim bir şey yaptığımı sandığım için canım yansa bile hiç sesimi
çıkarmazdım.
Yeşil ve siyah zeytinin ayrı ağaçlarda yetiştiğini sanırdım.
Bulmacalardaki, "Annenin erkek kardeşi" kısmına dayımın beş harfli
ismini sığdırmaya çalışırdım.
Anaokulunda patates baskısı yapmayı öğrenmiştik.
O kadar hoşuma gitmişti ki, evde duvarlara, masa örtülerine filan basmıştım.
Ancak sanat merakım annemin yeni aldığı beyaz eteğe patatesi yapıştırmamla son bulmuştu.
Hem gönlünü almak hem de el koyduğu patateslerime kavuşmak için dahiyane bir fikirle öğretmenimin yanına gittim.
"Annem" yazısını patatese oydurttum.
Sevinçle eve gelerek soyundum.
Renkli boyalara batırdığım patatesi vücudumun her tarafına bastım.
Sonra da annemin karşısına geçtim.
Beni o halde görünce ağlamaya başlamıştı.
Madonna ile Maradona'yı kardeş zannederdim.
Kendi kendime,"Bunların babası ne şanslı be.
Bir çocuğu futbolun kralı, biri müziğin kraliçesi" derdim.
Birinden özür dilediğim zaman Allah'ın bana bir özür vereceğini sanırdım.
Sakat olacağımı düşünüp hemen "dilediğim özrü" geri alırdım.
Kurban Bayramı'nda toplanan derilerden uçak yapıldığını sanırdım.
Uçakların dış yüzeyi bu derilerle kaplandığı için Türk Hava Kurumu'nun
topladığını düşünüyordum.
Uçak kaçırma filmlerinde silahla ateş edildiğinde ya da patladığında, "Ayyy! Deri delindi!" derdim.
Gil" diye konuşanları fakir zannederdim.
Annem banyodan çıktıktan sonra babamın söylediği, "Sıhhatler olsun" lafını
"Saatler oldu" diye anlardım.
Bunun da, "Banyoda amma çok kaldın" gibi bir şey demek olduğunu sanıp babamın anneme kızdığını düşünürdüm.
Annemin buna karşın niye sadece, "Sağol" dediğini merak ederdim.
"Ne kibar kadın", derdim.

23 Ekim 2007 Salı

başarı

Dünyada başarı kazanmanın iki yolu vardır: Kendi aklından faydalanmak, başkalarının akılsızlığından faydalanmak.
Bruyere

KAHVE TANELERİ

BİR BABA EVLENMEK ÜZERE OLAN OĞLUNA TAVSİYELERDE BULUNUYORMUŞ.SON TAVSİYEMİ MUTFAKTA ANLATMAK İSTİYORUM DEMİŞ. MUTFAĞI VE YEMEK YAPMAYI BİLMEYEN DELİKANLI OLUR DEMİŞ ÇEKİNE,ÇEKİNE.
BABA,OCAĞA ÜÇ AYNI BÜYÜKLÜKTE ÜÇ KAP KOYMUŞ,HEPSİNİ SUYLA DOLDURUP ÜÇÜNÜNDE ALTINI YAKMIŞ.ŞİMDİ,İSTEDİĞİM HER ŞEYDEN İKİ TANE VERECEKSİN BANA DEMİŞ OĞLUNA .SIRASIYLA HAVUÇ,YUMURTA VE KAVRULMAMIŞ KAHVE ÇEKİRDEĞİ İSTEMİŞ..OĞLU HEPSİNDEN İKİŞER TANE VERMİŞ BABASINA. ADAM İKİ HAVUCU BİRİNCİ KABA İKİ YUMURTAYI İKİNCİ KABA VE İKİ KAVRULMAMIŞ KAHVE ÇEKİRDEĞİNİ ÜÇÜNCÜ KABA KOYMUŞ.HER ÜÇÜNÜDE YİRMİ DAKİKA SÜREYLE KAYNATMIŞ DAHA SONRA KAPLARI İNDİRİP YEMEK MASASINA BUYUR ETMİŞ OĞLUNUYEMEK MASASINDA ÜÇ TABAK DURUYORMUŞ KAPLARDA KAYNAYAN HAVUÇLARI,YUMURTALARI VE KAHVE ÇEKİRDEKLERİNİ BÜYÜK BİR ÖZENLE TABAKLARA YERLEŞTİRMİŞ.SONRA OĞLUNA DÖNÜP SORMUŞ:NE GÖRÜYORSUN? OĞLU DÜŞÜNÜRKEN AÇIKLAMAYA BAŞLAMIŞ.HAVUÇLAR HAŞLANDIKÇA ASLINI KAYBEDİP YUMUŞAMIŞ.YUMURTALAR GÖRÜNÜŞTE BAŞTAKİ GİBİ SERT DURUYORLAR AMA İÇLERİ KATILAŞMIŞ.KAHVE TANELERİ İSE OLDUĞU GİBİ DURUYOR,BAŞTA NEYSELER SONUNDADA ÖYLELER...SONRA ASIL TAVSİYESİNE GELMİŞ:EVLİLİKTE AŞK VE ŞEFKAT BİRLİKTE OLMALIDIR.AŞKSIZ BİR EVLİLİKTE HER İKİ EŞDE ŞU GÖRDÜĞÜN HAVUÇLAR GİBİ BİRBİRLERİNİ TÜKETİRLER.ESKİTİRLER PÖRSÜTÜRLER. ŞEFKATSİZ BİR EVLİLİKTE İSE EŞLER BİRBİRLERİNE NE KADAR TAHAMMÜL ETSELERDE,ŞU GÖRDÜĞÜN YUMURTALAR GİBİ İÇTEN İÇE KATILAŞIR,BİRBİRLERİNDEN UZAKLAŞIRLAR AŞKINDA ŞEFKATİNDE OLDUĞU BİR EVLİLİKTE İSE ŞARTLAR NE OLURSA OLSUN EŞLER TIPKI ŞU KAHVE TANELERİ GİBİ,BİRBİRLERİNİN YANINDA KALIRLAR KENDİ KİŞİLİKLERİNİ YİTİRMEZLER.KAHVE TANELERİNİN TEKRAR KAYNATILMAYA HAZIR OLMALARI GİBİ ONLARDA BİRBİRLERİYLE BAŞBAŞA UZUN YILLAR GEÇİRMEYE İSTEKLİDİRLER.OĞLU ALDIĞI BU DERSTEN TATMİN OLMUŞA BENZİYORDU ASIL DERS BU DEĞİL! DEDİ BABA OĞLUNUN ELİNDEN TUTTU OCAĞIN ÜZERİNDE BIRAKTIĞI KAPLARIN İÇİNDE KALAN SULARI GÖSTERDİ HAVUÇLARDAN VE YUMURTALARDAN ARTA KALAN SUYA BAK ..İKİSİNDEDE BİR TAT YOK KAHVE ÇEKİRDEKLERİNİ ÇIKARDIĞI KAPTAKİ SUYU YAVAŞÇA BİR FİNCANA BOŞALTTI. MİS GİBİ TAZE KAHVE KOKUYORDU FİNCANI OĞLUNA UZATTI İÇMEK İSTERSİN HERALDE DEDİ.OĞLU KAHVEYİ YUDUMLARKEN KONUŞMASINI SÜRDÜRDÜ.KAHVE ÇEKİRDEKLERİ GİBİ BİRBİRLERİNİ TÜKETMEYEN EŞLERİN PAYLAŞTIĞI YUVADA İŞTE BÖYLE OLUR.MİS GİBİ,TEMİZ VE HUZUR VERİCİ HERKESİN FİNCANINA KOYUP YUDUMLAYACAĞI TAZE KAHVE GİBİ ÇÜNKÜ ONLAR BİRBİRLERİNİ HARCAMAYARAK BİRBİRLERİNE AŞKLA VE ŞEFKATLE DAVRANARAK HAYATA KENDİ TATLARINI KOKULARINI VERECEKLERİNİ KATMAYI BAŞARIRLAR KAHVE TANELERİ GİBİ OLABİLECEĞİNİZ BİR YAŞAM GEÇİRMENİZ DİLEĞİYLE.

evimdeki duvardaki pano

yarın yapalım

haydi türkiye

Türkiye yarın şehitlerimiz anısına sessiz protesto yapacak, tüm TÜRKİYE, tüm VATAN, SİYAH giyecek. bu mesajı 1 kişiye bile yollasan yeter. ki biliyorum birden fazlasına yollarsın

21 Ekim 2007 Pazar

isim unutmak

*Genç adam yaşlı karı-kocanın evlerine misafir olur. 75 yaşındaki amca
karısından bir fincan daha çay isterken "Çiçeğim, bir bardak daha verir
misin?" der. Sonra da "peteğim, hiç
şekersiz lütfen" diye ekler.Kendisine 65 yaşındaki tatlı karısının
getirdiği tavşan kanı çayı alırken de "bebeğim, sana çok zahmet oldu" diye
ekler.Genç adam, yaşlı amcanın karısı
*kullanıldığı sevgi sözcüklerinden çok etkilenir "Amcacığım, kaç yıllık
evlisiniz?" diye sorar. Yaşlı ama dinç adam,"40 seneyi geçtik evladım" der.
Genç adam: "Vallahi maşallah, Allah
*muhabbetinizi arttırsın. Sürekli çiçeğim, peteğim, bebeğim gibi güzel
sözlerle hitap ediyorsunuz galiba "Yanakları pembeleşmiş teyze "Doğru,
birkaç yıldır hep bana böyle hitap ediyor" deyip mutfağa doğru yöneldiğinde
yaşlı amca genç adamın kulağına doğru eğilerek: "Şiişşt,çaktırma, 2 sene
önce adını unuttum, hala hatırlayamıyorum

43yıldır sorulmayan soru

Aslında dün yazacaktık...
Araya deprem girdi, bugüne kaldı.
Demiştik ki, bayramdan önce...
"AB için referandum yapılsın."
Madem millet için AB'ye girmek istiyorsunuz... Yetti artık, emrivaki...
Millete sorun.
İstiyor mu, istemiyor mu?

Çünkü benim bildiğim, AB'nin bir numaralı kriteri, millet ne istiyorsa, onu yapmak...
Aksini değil.
Bu nedenle onlar kendi milletlerine sordu... İsteyen girdi, istemeyen girmedi.
Mesela, Norveç...
Seçilmiş bir hükümet vardı iktidarda.
Yani milletten "yetki" almıştı.
Ama buna rağmen, referandum yaptı.
"Hayır" dedi millet... Girmediler.
Bir zarar gördüklerini de, görmedim.

Peki ya biz?
İlk başvuru, 1959'da.
Menderes... Rahmetli...
Kimseye başvurdu mu, "başvuralım mı, başvurmayalım mı" diye? Başvurmadı.
Başvurmadan başvurdu...
Sonra?
Hatırlayın...
Demirel, Ecevit, Özal, Yılmaz, Çiller...
Hepsi birer defa girdi AB'ye...
Hepsi, ayrı ayrı kutlama yaptı AB'ye girdiğimiz için.
E baktı ki millet, bir yere girdiğimiz falan yok...
"N'oluyor" demeye kalmadı...
Tayyip Erdoğan iki defa daha girdi.
Patlattığımız havai fişeğin haddi hesabı yok, AB'ye girdiğimiz için.
En fazla defa biz girdik!
Ama hâlâ dışardayız.
Hatta, dışarda bi tek biz varız.
Bu arada bize giren girene...

Ve işte bugünkü soru...
Siyasilere değil, size.
Herkes kendine soracak.
Herkes kendine verecek cevabı...

1963 Ankara Anlaşması'nı milat kabul edersek... Dile kolay, 43 yıldır...
Ekonomiden hukuka, tarladan gökyüzüne, aklınıza gelen gelmeyen her konuda
"AB'ye uyum için" yasa çıkardık.
Hayatınızda olumlu yönde ne değişti?
Size ne faydası oldu?



Çünkü şöyle bir manzara var.
Çıkarılan AB'ye uyum yasaları...
Bölücüye yaradı.
Apo'ya yaradı.
Fehriye'ye yaradı.
Köktendinciye yaradı.
Takıyyeciye yaradı.
Diasporaya yaradı.
Rum'a yaradı.
Cari açığa yaradı.
Kapkaççıya yaradı.
Katile, ite, uğursuza yaradı.

Peki...
Aynı AB'ye uyum yasalarının...
Vergisini ödeyen, karıncayı incitmeden hayatını sürdürmeye çalışan, yargıya
güvenen, devletini seven, bayrağına saygı gösteren, namuslu, yurtsever vatandaşa nasıl bir faydası oldu?

Açalım biraz...
Bu nasıl ortak?
Sınıflar sardalya kasası gibi...
60'şar 70'şer kişi sığışıyor çocuklarımız.
Öğretmenlerimiz, ameleden az kazanıyor.
Bu şartlarda AB'ye girmemiz mümkün mü?
Değil.
Peki siz hiç, bugüne kadar Avrupa Birliği'nin bir defa olsun, "bu sorunu çöz,
çözmezsen olmaz" dediğini duydunuz mu?
Ben duymadım.
Ama eğitimle ilgili ne duyuyoruz hep?
"Ruhban Okulu'nu aç."

Sabahın 4'ünde giriyoruz hastane kuyruğuna... Kalp ameliyatına bile 6 ay sonraya
gün veriliyor...
Temel insan hakkımız yok yani!
"Al şu fonları, hastane aç" diyor mu?
Demiyor... Ne diyor?
"Limanları aç."

Bayramda 104 kişi daha öldü. Her yıl küçük bir Avrupa kenti kadar
insanımız yollarda heba oluyor.
"Yollarını düzelt" demesi gerekmez mi?
Gerekir... Ama o ne diyor?
"Ermenistan'a yol aç."

Resmi olarak 2.5 milyon, gayriresmi olarak 10 milyon işsiz var Türkiye'de.
Fas'ın Tunus'un Cezayir'in işsizini alıyor.
Bize duvar.
Bi tek kimi alıyor bizden?
PKK'lıyı.



İşçi suçlu. Terörist mağdur.

Bölücü posteri taşıyana "dokunma" diyor.
Atatürk posteri asana "indir onu" diyor.

AB üyesi İngiltere, kendi genelkurmay başkanına göre bile, "elalemin ülkesinde
işgalci."
Çıt çıkmıyor.
Bizim asker, "kendi toprakları üzerinde" uçak uçuruyor... Şiddetli itiraz.
Kınama.

El ele verip, Çanakkale'den Antep'e, İzmir'den Urfa'ya, katlettikleri Türk'ün haddi
hesabı yok.
"Soykırımcısın" diyor.
"Değilim" demek yasak üstelik.

Kendi ülkesinin şartlarına göre kanun çıkarmakla yükümlü olan Meclis, "tercüme
bürosu"na döndü... Trafik suçu bile işlenmeyen ülkelerin kanunları bire bir Türkçe'ye
çevriliyor.
Sonra ne oluyor?
İt, uğursuz kol geziyor.
Namuslu vatandaş korku içinde.

Farz edelim, Akmerkez'e gittiniz.
Üstünüz aranıyor mu?
Aranıyor... Çocukların bile aranıyor.
Ama polis, şüphelendiği bir kişinin üstünü arayabiliyor mu? Arayamıyor.
Neden?
Çünkü artık, hakim kararı gerekiyor.
Akmerkez'deki güvenlik görevlisinin hakim kararına ihtiyacı yok...
Devletin polisinin hakim kararına ihtiyacı var.
Buna "AB'ye uyum" deniyor.

Tatile gideceksiniz...
Mesela, Belçika'ya.
Vize vermek için, tapu istiyor, banka cüzdanı istiyor,
gidiş-dönüş uçak bileti istiyor, kalacağın otelin rezervasyonunu istiyor,
şimdi yeni moda çıktı, kulaklarını gösteren fotoğraf istiyor. Ama Fehriye orada.
Hâlâ bir terslik yok mu burada?

Cumhuriyet 83 yaşında...
AB kaç yaşında?
"AB için referandum yapalım" dedik...
Ali Kemaller çok kızdı.
Devam o zaman...

Temel sorun şu aslında...
Yıllardır diyorsun ki, "AB, AB..."
E görüyorsun ki, iş boka sarıyor.
Şimdi çıkıp, nasıl diyeceksin...
"Bu iş yanlışmış."
Nasıl diyeceksin?

İnsanın, yanıldığını kendisine bile itiraf etmesi zordur. Ama yanıldıkları nokta, AB değil.
"Türkiye'yi adam edecek" bütün güzelliklerin, ancak ve sadece, "dışardan gelebileceğini" sanıyorlar.
"Bizi kurtarsa kurtarsa, yabancılar kurtarır" zannediyorlar.
Yanıldıkları nokta bu.

Zihniyetlerinin dedeleri de, İngiliz Muhipleri Cemiyeti'ydi... Amerikan mandacılarıydı.

Hatta, başka versiyonlarını da yaşadık, yakın geçmişte...Hatırlayın...
Sovyet'e sarılmıştı çoğu.
Kendi devrimine dudak büküp, elalemin devrimini alkışlıyorlardı. Gorbaçov çıktı, pardon dedi...
Harç bitti, yapı paydos, herkes yoluna...
Ayazda kalakaldılar!
Savruldular.
Kimi "eşitlik meşitlik" falan derken, en vahşi patrondan daha kapitalist oldu...
Kimi daha düne kadar Allah'a bile inanmazken, takke taktı kafasına.

Nereyi tuttularsa, kurudu!
"Yabancıların" becerebileceğine inandılar...
Mustafa Kemal'in "kalıcı" olabileceğine inanamadılar bir türlü. Bakar kör çünkü bunlar. Görmüyorlar.
Ama dünya görüyor...
Geçen yüzyıldan bu yüzyıla "ayakta geçmeyi başaran tek ideoloji" O ufak tefek,
sarışın adamın devrimi oldu.
İlelebet payidar.

fıkra

Jim ile Mary akıl hastanesinde iki hastadır. Bir gün

hastanenin yüzme havuzunun etrafında dolaşırken Jim aniden suya atlayıpen dibe batar. Bunu gören Mary hemen ardından atlar ve dibe kadar yüzüpJim'i kurtarır. Tabii Mary'nin bu kahramanca davranışı> hastanede olay olur. Bunu duyan başhekim de Mary'nin artık> iyileştiğini düşünüp, hastaneden derhal taburcu edilmesiemrini verir. İşlemler yapılır, belgeler çıkartılır, Başhekim ayni günMary'nin yanına gider:> -Mary, sana bir iyi bir de kötü haberim var. İyi haberim,yaptığın kahramanca davranıştan ötürü anladık ki akli dengen tamamenyerinde ve böylece hastanemizden taburcu oluyorsun. Kötü habere gelince,kurtardığın hasta, Jim, intihar etmiş. Az önce odasının banyosundakendisini asmış bulundu.>Mary gayet sakin yanıt verir: "O intihar falan etmedi ki.Ben onu astım kurusun diye. "

anne

Bir erkek çocuğun kaleminden çıkmış ..

ANNE, dünyada karşılık beklemeden börek yapan tek insandır. Karşılıksız sevginin ete kemiğe bürünmüş halidir! Ne kadar üzsen de 10 Dakika sonra seni affeden zarif bir memeli türüdür, yağlı bile olsa tiksinmeden saçını okşayan, kucağına yatıran, öpüp koklayan tek varlıktır,meleğin süt verebilenidir.
Yarasın diye muhallebinin içine ciğer katarak çocuğuna yediren manyaklık derecesinde yaratıcıdır.Yemek yemeyen çocuğun dikkatini çekmek için elindeki tencere ve Tavalarla maymunluk yapabilen kişidir, kafayı çocuklarıyla bozmuş,göbek bağı kopsa da yürek bağı asla kopmayan, sevgi dolu fedakar İnsan dişisidir, bulaşık, ütü, vb yaparken bile otomatik olarak çene çalan, kendi kendine konuşan, kadın dırdır denen mereti erkeklere daha küçükten belletendir . Yemek uzmanı, düzen insani, bilgili, kültürlü her şeyi bilen şahsiyettir, yavrularını yol tarafından değil, kaldırım tarafından yürütendir, Dizi dizi incidir lakin gerektiğinde laf sokma dalında da birincidir, sevgiliden ayrılma haberi verildiğinde, "amaaan ben sana daha güzelini bulurum" diyebilen komik bir karakterdir. 'Oğlum aradım yoktun. Bende mesaj atayım dedim sana. Gelince ara beni EMI aslan evladım. Şapkasız çıkma o karda.

Kara börülcem benim öptüm annen , şeklinde mesajlar atabilen, teknolojiyi ısrarla reddeden, kabullenemeyen, kafasına göre Yorumlayan bilişim düşmanıdır .. *** AMA ... AMA dünyanın en güzel kucağına sahip, en güzel kokan, harikulade bir varlıktır , olmadık yerlerde iyi ki doğurmuşum Ulen seni!" diyen ve benim hatırıma benimle Freddy mercury dinleyen bir sabır ağacıdır,evlatlarını asla ayırmayan, aynı zamanda birbirinden koruyan güç abidesidir evde bir yere uzandığınız an orada temizlik yapacağı tutan, temizlik konusunda kayışı kopardığından temizlikçi gelecek diye evi temizleyen balans ayarı kaçmış temizlik kaynağıdır,Mutfakta yasayan, evde Herkesi idare Eden bir tür canlıdır. Sevginin güçlerini birleştirdiği sonsuz bakiredir !! oğlunun damat - kızının gelin olduğunu görünce, çocuğu mezun olunca,çocuğu gol atınca,çocuğu hasta olunca, çocuğu askere gidince, asmalı kabağı seyredince, Dolar yükselince velhasil buna benzer bir sürü şeye ağlayabilen, bumesajı okurken duygulanıp - gözleri dolabilen,ağlamaya Meyilli bir yapısı olan duygu pınarıdır, son kiiii üç dört; Uzakta dursa da yakın hissedilen, canı hep istenen, asla vazgeçilmeyen, Dizinin dibinde olmak istenen, evlatların varlığını varlığına armağan edebileceği, *** ıslak - kuru AMA heeeep duygulu*** en önemlisi; oynamayan Tek kadın modelidir...

20 Ekim 2007 Cumartesi

mesafe ölçme

hava durumu

18 Ekim 2007 Perşembe

şehitlerimiz

şehitlerimiz için

eniştemin akvaryumu

porttakal comdan manzara

kırmızı laleler

lalelerin güzelliği

aç gözlülük

Asya'da maymun yakalamak icin kullanilan bir cesit tuzak
vardir. Bir hindistancevizi oyulur ve iple bir agaca veya yerdeki bir
kaziga
baglanir.
Hindistancevizinin altina ince bir yarik acilir ve oradan
icine tatli
>bir
yiyecek konur. Bu yarik sadece maymunun elini acikken
sokacagi kadar buyukluktedir, yumruk yaptiginda elini disari cikaramaz.
Maymun,
>tatlinin
kokusunu alir, yiyecegi yakalamak icin elini iceri sokar ve
yiyecegi kavrar,
ama yiyecek elindeyken elini disari cikarmasi olanaksizdir.

Sikica yumruk yapilmis el, bu yariktan disari cikmaz. Avcilar
>geldiginde,
maymun cilgina doner ama kacamaz. Aslinda bu maymunu, tutsak
eden hic
>bir
sey yoktur. Onu sadece onun kendi bagimliliginin gucu tutsak
etmistir.

Yapmasi gereken tek sey elini acip yiyecegi birakmaktir. Ama
zihninde acgozlulugu o kadar gucludur ki bu tuzaktan kurtulan maymun cok
nadir gorulur.

Bizi tuzaga dusuren ve orada kalmamiza neden olan sey,
arzularimiz ve zihnimizde onlara bagimli olusumuzdur. Tum yapmamiz
gereken, elimizi
>acip
benligimizi ve bagimli oldugumuz seyleri serbest birakmak ve
dolayisiyla ozgur olmaktir.

17 Ekim 2007 Çarşamba

gerçek dost nerde

Hani, diyorum da, insanın gercekten mükemmel bir dostu olsa...
Yüreklilikle söylediğiniz. "Canım benim! dediginiz... Telefonda bile saatlerce konuştuğunuz, sıcacık biri...
Özlediğinizde, hayal kurduğunuzda yanınızda o var mı?
Sizi hiç yalnız bırakmayan biri...
Cesur, sempatik, azimli, kararlı.
Arayan, soran, "Seni özlüyorum" diyen biri.
Böyle bir canlı ile her şeyi konuşabilir, paylaşabilirsiniz. Yanıltmaz!
Anlayışla karşılar her şeyi...
Hataları, günahları sevapları, her bir şeyi konusabilirsiniz onunla.

Bir arayış içinde olmanıza gerek yoktur.
O kendiliğinden çıkagelir zaten.
Bir gün bir bakarsınız karşınızda... Bir de bakmışınız sımsıcak sohbetler, derin konular, sırlar, paylaşımlar...
Kimseye söyleyemediğinizi, en yakınınıza anlatamadığınızı, gecmişteki izleri, geleceğe dairlerinizi, sadece ona anlatır olursunuz.

Kadın, erkek Bir dost bulun!
Ama gerçek olsun. Aradığında işinizi değil, sizi soran...
Kötü gününüzde ev sahibi, iyi gününüzde kiracınız olsun.
Anlatsın, konuşsun, açık-seçik, korkmadan yaşasın.
Güvensin! Cinsiyeti olmasın!
Bir kartal kadar haşin, bir maymun kadar şaklaban, bir ceylan kadar narin olsun.
Doğruları söylesin. Gözleriyle ve kalpten konuşsun.

Yaşasın!
Doya doya yaşasın, doya doya yaşatsın.
Beyninden değil, yüreğinden versin. "Olsun varsın! Paylaşırım." desin.
Bir dostunuz olsun.
Sizi ve benliğinizdekileri paylaşsın...

Dost olsun! Ama... Gerçek bir dost..

13 Ekim 2007 Cumartesi






Esmaul Husna


sitene ekle

ben gürkan


MOLA YERİNDEN

ZONGULDAĞA GİDERKEN DÜZCEDE TAN DİNLENME TESİSLERİ VE BALIKLARI

11 Ekim 2007 Perşembe

yaptığın iyiliği kendin bil

>ATALARININ ZAFERLERİNİ BİLMEYEN TORUNLAR>>DÜŞMANLARININ ZAFERLERİNE HAYRAN OLURLAR Bir ara Italyan'larla ilgili "askida kahve" e-postasi geziyordu elden ele.Bakin atalarimiz, daha guzelini nasil yaparlarmis ..Zimem Defteri Osmanlılar zamanında Ramazan günlerinde tebdil-i kıyafet ile pek çokzengin, hic tanımadıkları mıntıkalardaki bakkal, manav dükkanlarına gider, onlardan zimem (veresiye) defterini çıkarmalarını isterler, baştan, sondan ve ortadan rastgele sahifelerin toplamını yaptırıp miktarını ödedikten sonra "bu borclarisilin, Allah kabul etsin" derler, kendilerini tanitmadan cekergiderlerdi. Borcu odenen, borcunu ödeyenin kim oldugunu, borcusildiren de borctan kimi kurtardigini bilmezdi. Gizli verilen nafile sadakanın, açıktan verilen nafile sadakadan yetmis kat daha sevapoldugunu bilen zevat, yardımlarını mümkün oldugunca gizliden yapmaya>gayret ederdi. Ecdadımız, sag ile verdigini sol elinden bilegizler, yaptigi iyilikleri unutur giderlerdi. Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça,kendinde daha büyük işler yapmak içingüç bulacaktır. Mustafa Kemal Atatürk

OTOBANDAN GÖRÜNTÜ


İZMİTTEN ÇIKINCA OTOBANA GİRERKEN ÜSTGEÇİTTE MC DONALD'S

bayramınız mubarek olsun

bir bayram gülüşü savur göklere,eski zamanlara gülücükler getirsin öyle içten samimi,gözyaşlarını bile tebessüme çevirsin yüreğine damla,damla umut,günlerine bin tatlı mutluluk dolsun.sevdiklerin hep yanında olsun yüzün hiç solmasın bayramınız mübarek olsun hayırlı bayramlar.

10 Ekim 2007 Çarşamba

İZMİT YOLU ÜZERİ

KARAMÜRSEL ŞEHİTLİĞİ

birtanem


7 Ekim 2007 Pazar

NİCE MUTLU KANDİLLERE

GÜL DALINDA GÜZEL,DİKENSE GÜLLE GÜZEL,
TOPRAK YEŞİLLE GÖKYÜZÜ MAVİYLE.GÖZLER MANAYLA ELLER DUAYLA KANDİLLER DOTLARLA GÜZELDİR.KANDİLİNİZ MUBAREK OLSUN

KANDİLİNİZ MUBAREK OLSUN

MEVLAM ÇEKİRDEĞE ORMAN GİZLEMİŞ YILANIN ZEHRİNE DERMAN GİZLEMİŞ TAHIL TANESİNE HARMAN GİZLEMİŞ MÜBAREK GECELERE CENNET GİZLEMİŞ KANDİLİNİZ MUBAREK OLSUN...

seni bekliyorum

aşkımız yasak, umutlar uzak, yollar tuzak yaşamak artık gereksizdir biz kavuşmazsak ellerim sana, gözlerim sana, yüreğim sana beni ben ne yapan ne varsa sana tutsak gel ecelim ol, ölümüm ol, sonum ol seni yapayalnız, savunmasız bekliyorum seni sabahın köründe gecenin yarısında uykunun arasında günün tam ortasında olduğun ve olmadığın her yerde bekliyorum üşümüş bir çocuk gibi yüreğim gel yorganım ol, saranım ol, örtüm ol seni kimsesizce, sessizce bekliyorum hiç gelmesen de gelemesen de beni sevmesen de istemesen de bekliyorum seni ve hep bekleyeceğim susamışım atlar gibi, acıkmışım kurtlar gibi gel suyum ol, aşım ol, arkadaşım ol seni dörtgözle, özlemle bekliyorum çağırmamı bekleme çağırmadan gel sağa sola görünmeden inceden inceden pazartesi gel, salı gel, çarşamba gel perşembe gel, cuma gel, cumartesi gel gelebilirsen pazar günü de gel seni her gün her gece bekliyorum

veda vakti

Havada nemli ve tuzlu bir serinlik Karanfil yağları damacanayla Gül yağları, bergamut, lavanta Akşam güneşine bulandı Limanda boydan boya Ne dedilerse yaptım bavullar hazır Geçmişi sığdırdım içine Ağır değilmiş o kadar Geçiştirmişiz zamanı Ateş ve su ve güzelim deniz Buluşmuşlar arasıra Her yerden akıyor gün Suyun üstünde esintiler Bir yolculuk vaktidir şimdi Köklerinden koparak yolculuk Yerinde sayarak yolculuk Rüzgarlara karışıyor kalbim Yamaçların, yarların en ucunda Kızıl kuşlar gibi titreyerek Ey benim güzel aşkım Sen hiç kış görmedin ki Poyraz nedir, kar, tipi bilmezsin Yalnızlık bile Ağzının kenarında Açıveren çiçekti Bütün gece limanlarda Beni alacak tekneyi aradım Yabancı yıldızların altında Bir göktaşı gibiydim Işığım gitgide eksildi Unutmazsın beni bilirim Pencerene yine Beyaz bir gül bıraktım

ahh

Gönlümden yüreğime aktın bir kere sevdim de sevgimi sana veremedim. Neyazık ki ben yolu yarılamıştım sense yolun başındaydın. Olmazı aşkı yaşamıştım ben sende. Oysa o kadar istedimki seni seninle yaşamayı. Kimin ne dediğini duymadan aldırmadan seni seninle yaşamayı. Ama sen bende hiç olmadın ki. Hep bir adım uzaktın bana biliyordum kalbimin kapılarına zincir vurmuştum. Benim sevgim yetmedi yetemedi kalbini sevgiyle doldurmaya yada istemedin yada korktun sevdiğim beni sevmeye. Haklısın belki ya ben çok bencildim ya da çok sevdim. Biliyordum ki Yanlış bir zaman dilimindeydik ikimizde.

arkadaş

Delikanlı bilirdik biz bu yiğit adamı Süt dökmüş kedi gibi görür müsün arkadaş! Bir zamanlar baktıkça eritirmiş adamı Sende ona baktıkça erir misin arkadaş! Başını dik tutsa da belli boynu eğilmiş Yanındaki güzele kötü meyil verilmiş Sanki mavzer kurşunu yüreğinde eğilmiş Sende buna gülmekten ölür müsün arkadaş! Bırak ona ilişme biraz seyre dalalım Bilmem ki hali neydi hayırlara yoralım Gördüğümüz gerçekse gel bir anlam verelim Ben anlam veremezsem verir misin arkadaş! Bu kalkışı bak şimdi neden çok ani oldu Rengi benzi atınca hemen sarardı soldu Kızdan azar yiyince gözüne duman doldu Giden bu huri kimdi bilir misin arkadaş! Haydi kalkıp soralım içini döksün bize Delikanlıyız elbet konuşalım yüz yüze Bu haline yazıktır yoksa çıkamaz güze Yanına varıp gelsem durur musun arkadaş! Çekingen bir tavırla selam verip oturdum Biri gelecek sandım o baktı ben yoruldum Muhabbet içindeyken en son bir soru sordum Şimdi başın duvara vurur musun arkadaş! Yeniden geri döndüm anlattım bu olanı Yiğit bilmiştim meğer çayıra salınanı Şimdi sende gördün mü sararmadan solanı Bu eksiketek yoluna kurur musun arkadaş! Sonra başın duvara vurur musun arkadaş..!

kim o

Beni soran olursa selam söyle diyorsun Adını ansam bile sorana rastlamadım! Yüreğim göz göz olmuş yaram derin diyorsun Buz olup donsan bile sarana rastlamadım! Muhabbet sofrasında dostlarla oturmuştum Gönlüm aşka gelmişti bir başka haz bulmuştum Dilim kopsaydı keşke bir an seni sormuştum Sağımda ve solumda durana rastlamadım! Kin kusmuşlar adına naçar kalmış her sözün Aydınlık günlerine gece çökmüş gündüzün Boşa feryat edersin kalmamış ki hiç yüzün Bir gün bile koluna girene rastlamadım! İnsanların gözünde her bakışın kor olmuş Gönüllerdeki yerin dikenli bir yol olmuş Kime sorsam ben seni dilde adın kül olmuş Bahçelerde gül olsan derene rastlamadım! İşte böyle arkadaş vakit geldi geçiyor Gönüller kırıldı mı doğruları seçiyor Benimde yüreğimde artık her şey geç diyor Farzet ki bende seni yerene rastlamadım..!

kim o

Beni soran olursa selam söyle diyorsun Adını ansam bile sorana rastlamadım! Yüreğim göz göz olmuş yaram derin diyorsun Buz olup donsan bile sarana rastlamadım! Muhabbet sofrasında dostlarla oturmuştum Gönlüm aşka gelmişti bir başka haz bulmuştum Dilim kopsaydı keşke bir an seni sormuştum Sağımda ve solumda durana rastlamadım! Kin kusmuşlar adına naçar kalmış her sözün Aydınlık günlerine gece çökmüş gündüzün Boşa feryat edersin kalmamış ki hiç yüzün Bir gün bile koluna girene rastlamadım! İnsanların gözünde her bakışın kor olmuş Gönüllerdeki yerin dikenli bir yol olmuş Kime sorsam ben seni dilde adın kül olmuş Bahçelerde gül olsan derene rastlamadım! İşte böyle arkadaş vakit geldi geçiyor Gönüller kırıldı mı doğruları seçiyor Benimde yüreğimde artık her şey geç diyor Farzet ki bende seni yerene rastlamadım..!

Özlem Denizi

Özlem denizinde sandalım battı Yıllardır ararım bulamıyorum. Düşlerim uykuya zamansız yattı Aylardır hayıra yoramıyorum! Bir hayal yanımda kendi uzakta Yolunu bekledim viran sokakta Kavuşmak masalmış yolu bırak ta Bir türlü yanına varamıyorum! Bedeni sır oldu bakışı zehir Gözleri gözüme dökülen nehir Kırılan kanadım yolunda erir Uçup ta dalına konamıyorum! Yenildi ömrüme gönül muradım Düşlerimde kaldı hep umutlarım Dolmuyor ki onsuz ömür miadım Azrail koluna giremiyorum! Özlem denizine demir atınca Kalp onu vururmuş her atışında Başıma silahı sıkardım amma Ayrılık salına binemiyorum...!

unutmak kolay değil

Unutmak kolay olsaydı unuturdum çoktan seni Oğlum kızım olsa bile avutur muydum kendimi Ben dalımda kalırım hep bu beden eriyene dek Unutturmaz hiçbir sebep unutamadım yiğidim! Yıllar sinemde yaşlandı anılar bir bir canlandı Deli gönül uslanmadı unutamadım yiğidim Düşünürüm gündüz gece aklımı almış üç hece Hele Karakoç dedikçe unutamadım yiğidim! Geçen yıllar sevgi seli gönül bu aşkın esiri Bilmem nasıl sabretmeli unutamadım yiğidim Düzen kurulur sevgide filizler açar yenide İstersen bana deli de unutamadım yiğidim Unutamadım...!

insan üzerine

İnsan dedikleri duvara benzer Hele sıvaları dökülsün de gör! Gördüğün her güzele de aldanma Saç ağarsın bel bükülsün de gör! * * Kara toprak insanları yoğurur Vadesi geleni bir bir çağırır Arkası kuvvetli fazla bağırır Dostları yanından çekilsin de gör! * * Çobanoğlu;Kulak ver sen sözüme Yazılanlar mutlak gelir yüzüne Evde bile karı bakmaz yüzüne Hele sırtın yere yıkılsın da gör..!

dost bildiklerim

Doğum günüm olmuş neye yarar ki Günümü yıl sayar dost bildiklerim! Kimler düşlerimi hayra yorar ki Sorunca şer sayar dost bildiklerim! Dostlar dergahına Pazar kurulur Önce izzet ikram hatır sorulur Köprüyü geçince çene yorulur Görünce el sayar dost bildiklerim! Ne vardı pazarda bir dostu bulsam Ne derdim kalırdı ne de bir tasam Düşen gözyaşımı çöle akıtsam Taşınca sel sayar dost bildiklerim! Ne rüzgar kar eder ne de fırtına İstersen onları benimle sına Yapraklar da küstü kendi dalına Esince yel sayar dost bildiklerim! Dostlar meclisinde gönül bulanır Bir ileri beş geriye yollanır Sanırsın yürekte sabır sınanır Satınca pul sayar dost bildiklerim! Gönlüm aşk’a geldi çağlayıp coşar Şelaleye inat tersine akar Bir yürekte doğdum binleri yakar Yanınca kül sayar dost bildiklerim! Alaylı gözlerle şimdi bakarım Kalemimden gözlerine akarım Aynalara ben mi boyun bükerim Susunca lal sayar dost bildiklerim!

UNUTULMAZ

YAS TUTMUŞ YÜREĞİMİN ACISINI. NEFSİMİN BİTMEK BİLMEYEN SEVDASINI HELE BİRDE O KAHPECE İHANETİNİ, UNUTMAK O KADAR KOLAYMIYDI. SENİNLE GEÇEN HER VAKİT, BİN SAADET, YOKLUĞUNDA GEÇEN ZAMAN İSE; IZDIRAP VERİRDİ YÜREĞİME. ŞİMDİ SÖYLE, UNUTMAK OKADAR KOLAYMIYDI. HALA UNUTURSUN DİYORSAN, VE SANA BİR ŞEYLER SÖYLEMEMİ İSTİYORSAN. İŞTE SANA SÖYLEYEMEDİĞİM SÖZCÜĞÜ SÖYLÜYORUM. SENİ ÖLESİYE SEVİYORUM. SANMAKİ SANA OLAN ESKİ SEVDAM DEVAM EDİYOR. YÜREĞİMDE SENİN AŞKIN HÜKÜM SÜRÜYOR. YO BU KEZ YANILIRSIN, YİNE SAÇMALAR KENDİNİ ALDATIRSIN. BENİM ÖLESİYE SEVDİĞİM BİR TEK KİŞİ VARDİ. ODA BENİ TERK EDİP ALDATTI, ANCAK BEN, BENİ TERK ETMEYEN YANINI, BİRDE BENİ SEVDİĞİ ZAMANLAR SEVDİM YANGINIMI. İŞTE DEDİĞİM GİBİ,- UNUTMAK OKADAR KOLAY DEĞİL. HELE BİRDE GEÇEN ZAMANI VE SEVDAMI !

BİLEMEZSİNKİ

bilemessinki seni nasil sevdigimi, bilemessin ki, özlemek nasil olur, özlemeyince, hayal etmeyi, hayallerde yasamayinca, her nefeste hava gibi, su gibi içmedikce, bilemessin ki! , nereye baksam sen varsin, rüzgarda kipirdanan her yaprak ta, denizde oynasan her dalga da, semadan yere düsen her damla da, göremessin ki! sevdam bana hergeçen gün keder verse de, sahit olan herkes sen asiksin dese de, her parlayan hüzmeye sen diye süzülsem de sana her saniye seviyorum desem de, duyamassin ki! gördügüm her rüyayi sana yorsam da, insanlara umarsiz seni sorsam da, akan gözyaslarimla kendimi bogsam da, ömrüm boyunca her gün sen diye solsam da sezemessin ki! sensizligi sevgilim sen bilemessin ki

Bence Şimdi Sen De Herkes Gibisin

Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor Onlardan kalbime sevda geçmiyor Ben yordum ruhumu biraz da sen yor Çünkü bence şimdi herkes gibisin Yolunu beklerken daha dün gece Kaçıyorum bugün senden gizlice Kalbime baktım da işte iyice Anladım ki sen de herkes gibisin Büsbütün unuttum seni eminim Maziye karıştı şimdi yeminim Kalbimde senin için yok bile kinim Bence sen de şimdi herkes gibisin

SEN VURDUNDA BEN ÖLMEDİMMİ ?

Yokluğunda ne ateşleri hasretimle yaktım da Bir seni yakamadım, beni yaktığın gibi Çölde su, mahpusta gün, oruçta ekmek gibi bekledim seni Sense araya korkular koydun. Yasaklar koydun... Şimdi nerdesin diye sakın sorma Sen çağırdın da ben gelmedim mi? Sen varken darılmazdım çiçeksiz baharlara, Yağmurlu havalara...Bu kasvetli akşamlara Sen varken Bakıp içlenmezdim tren istasyonlarına Otobüs duraklarına... Sen varken ayrılanlara ağlamazdım... Yıkılmazdım biten sevdaların ardından Gidenlere küsmezdim Kalanlara acımazdım... Sen varken böyle üşümezdim-titremezdim Masumdum, çocuklar gibi Böyle delirmezdim-küfretmezdim... Hele ölmeyi hiç düşünmezdim. Şimdi soruyorum sana Adı sevdaysa bu cehennemin Sen yaktın da ben yanmadım mı? Biliyorsun Bütün acılarına 'yeşil ışık' yaktım olmadı Bütün korkularına'arka çıktım'olmadı Dağlara merdiven dayadım olmadı Haziranda kar oldum yağdım avuçlarına olmadı Sevdim olmadı -yandım olmadı-taptım olmadı Artık benden pes Bu aşkın biletini istediğin gibi kes Nasılsa gidiyorsun Biliyorum git... Ama ardında Ağlayan bir çift göz Paramparça bir yürek Ve yıkılmış bir dağ görmek istemiyosan Çek silahını-daya sırtıma Titrersem namerdim... Sen vurdun da ben ölmedim mi?

SENDE KALDI YÜREĞİM

SENDE KALDI YÜREĞİM, SENDE KALDI ANILARIM, EN GÜZEL ANLARIM VE GENÇLİĞİM. EVET, HER ŞEYİMLE, TÜM BENLİĞİMLE SENDEYDİM. VE TUTSAĞIDIM GÖZLERİNİN. KAÇINILMAZ SONUMDU BU SANKİ BENİM, SANA VURULUŞUM, AŞIK OLUŞUM VE SEVGİM. ALAMIYORDUM KENDİMİ GÖZLERİNDEN. DEDİMYA TUTSAĞIDIM GÖZLERİNİN. FAKAT BİR GÜN GİTTİN UZAKLARA, ELLERİMLE DOKUNAMIYACAĞIM KADAR UZAK DİYARLARA, FARKINDAMISIN BİLMİYORUM AMA, YÜREĞİM HEP SENİN YANINDA. SANA BAĞLIYDI SANKİ YÜREĞİM. SENİNLE HAYAT BULUYOR,SENİNLE ISINIYORDU SANKİ BEDENİM. SENSE İSTEMİYORDUN ARTIK BELKİDE, O YÜZDEN GİDİYORDUN UZAK ŞEHİRLERE. AMA BİLKİ NEREYE GİTSEN, NERDE YAŞASAN BU KALP HEP SENİNLE. ÇÜNKÜ; SENİNLEYKEN ATIYOR HEYECANLA, SENİNLEYKEN BİR MANASI VAR YAŞAMANIN, HAYATTA KALMANIN VE SOLUK ALMANIN. SEN GİTTİN YÂ BU DİYAR ARTIK ZİNDAN, BENSE, İÇİNDE BİR MAHKUM. FAKAT YÜREĞİM KAÇAK , O HEP SENİNLE, SEN NEKADAR İSTEMESENDE, O HEP SENİNLE......

6 Ekim 2007 Cumartesi

ELVEDA

Elveda deyip güneşe, Merhaba derim geceye. Henüz iki parmak yükselmemişken ay; Ve henüz tüm parıltısını kazanmamışken yıldızlar, Alırım elime sırmadan yapılmış satırımı; Ve başlarım dilimlemeye yanlızlığımı. Parçaları birleştiririm az sonra; Ve ortaya çıkan senin hayalin. Hiç bitmesin istiyorum bu gece, Dedim ya yanımda senin hayalin. Ama hayır hayır, ben hayalini değil, Gerçeğini istiyorum.Ve şuna inan ki sevgilim, Seni çok seviyorum... Birgün elveda deyip hayata, Merhaba derim sonsuzluğa. Etrafımda birçok melek, Hepsi birden hoş geldin diyecek. Daha yaşamadan gençliğini, Hayatının baharında gitmiş derler. Biter mutsuzluk, umutsuzluk; Ve nihayet tüm dertler bitecek.... ELVEDA......

AĞLADIM

Dün gece uzun uzun Seni andım ağladım. Sonu yok yolumuzun Ona yandım ağladım Kim bilir acımızı Bu yasak aşkımızı O eski şarkımızı Çaldım-çaldım ağladım! .. Dolaştım sokaklarda Ağaran şafaklarda Seni senden uzakta Sardım sardım ağladım İmrendim sevenlere Sarılıp gidenlere Elele gezenlere Baktım baktım ağladım Benimsin bende değil Ellerim sende değil Yanmamak elde değil Yandım yandım ağladım. Tuza bastım yaramı Aşkla açtım aramı Sensiz son sigaramı Yaktım yaktım ağladım.

AŞK

Aşk kara bir sevda demek değildir Aşk birbirini gördüğünde sahte bir gülümseme Sonra yalanlar ve seni seviyorum sözünü söyleme Ayrılırken de ona bakıp el sallama değildir AŞK dünyadaki su tanecikleri bitene kadar seni düşünmektir. Aşk senle herşeyi paylaşmak demektir Çok uzattım galiba Kısaca aşk: "SENİN GÖZLERİNE BAKTIĞIMDA KENDİMİ GÖREBİLMEKTİR."

YAŞAM

Yerin seni çektiği kadar ağarsın Kanatların çırpındığı kadar hafif.. Kalbinin attığı kadar canlısın Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç Sevdiklerin kadar iyisin Nefret ettiklerin kadar kötü.. Ne renk olursa olsun kaşın gözün Karşındakinin gördüğüdür rengin.. Yaşadıklarını kâr sayma : Yaşadığın kadar yakınsın sonuna ; Ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardir ömrün.. Gülebildiğin kadar mutlusun Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin Sakın bitti sanma her şeyi, sevdiğin kadar sevileceksin Güneşin Doğuşundadır doğanın sana verdiği değer ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın Bir gün yalan söyleyeceksen eğer Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak Kendini yanlız hissettiğin kadar yalnızsın ve güçlü hissettiğin kadar güçlü Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin Iste budur hayat ! Iste budur yaşamak! Bunu hatırladıgın kadar yaşarsın Bunu unuttugunda aldığın her nefes kadar üşürsün ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun Çiçekler sulandığı kadar güzeldir Kuşlar ötebildiği kadar sevimli Bebek ağladığı kadar bebektir ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren SEVDiĞiN KADAR SEViLiRSiN

YÜREĞİMDE RESMİN

BİR SEVGİLİ ÇİZMİŞİM YÜREĞİME BİR ONA BAKIYORUM BİR DUVARDAKİ RESMİNE GÖZLERİNİZ AYNI ONDADA KAHVE SENDEDE SAÇLARINIZ AYNI, ONDADA AYNI GÜLÜMSEME! BİR SEVGİLİ ÇİZMİŞİM YÜREĞİME ACILARI, SEVİNÇLERİ SENİNKİ GİBİ BAKIŞLAR AYNI, ONDADA CAN ALICI SENDEDE HERŞEYİNİZ AYNI,ONDADA AYNI GÜLÜMSEME! BİR SEVGİLİ ÇİZMİŞİM YÜREĞİME YÜREĞİMİN BİR YANI YANGIN YERİ ONDADA AYNI YANIK İZİ SENDEDE BEN SENİ ÇİZMİŞİM YÜREĞİMİN TUVALİNE ANLATAMADIM KENDİME. . .

ÖĞRENEMEDİM

Önce düştüğümde kalkmayı öğrendim sonra aleve dokunduğumda acıyı sevmeyi öğrendim sevilmeyi sonra terk edilip beklemeyi sayende unutulmayı da öğrendim her şeyi öğrendim de yalnız unutmayı öğrenemedim.......

Güller hep ellerinde açsın,ama dikenleri batmasın.sevda hep seni bulsun,ama seni yaralamasın.mutluluk hep yüreğine dolsun,ama beni unutturmasın.

SEVECEĞİM

Kim bilir hangi aksam güneşle beraber bende söneceğim kim bilir hangi ellerden son suyumu içeceğim belki göremeden öleceğim fakat yinede seni 'EBEDİYEN SEVECEĞİM'

DÖNMEM SANA

Layık olduğun yer seni kabul etmese bile,Giydiğin gelinlik yerine kefen olsa bile, Ardından gözyaşı dökenin olmasa bile,Bekleme artık dönmem sana,Gözümde dinmeyecek yaşım olsan bile..

DİLEDİĞİN KADAR

DİLEDİĞİN KADAR SEV UNUTACAKSINDİLEDİĞİN KADAR SÖZ VER CAYACAKSINDİLEDİĞİN KADAR YANIMDA OLVARLIĞINDA YOK;YOKLUĞUNDADİLEDİĞİN KADAR DÜŞÜNSONUNDA BEN OLMASAMDADİLEDİĞİN KADAR ACIT,PARCALAHİÇBİRİ YÜREĞİM GİBİ OLMASADAVE DİLEDİĞİN KADAR YAŞASONUNDA YOKOLACAKSIN KİAŞKIN GİBİ-SEN GİBİ BİRTANEM

sen

sen başkasının olduğun günbende ozman öleceğimsen gelinlik giydiğin günben kefen giyeceğimsenin masana çiçeklerbenim mezarıma kumlar atılacaksen imzanı atarkenateşlerde bedenim yakılacakben aklından çıktığım an saat oniki olacakbeni düşüneceğin zamanben diye biri olmayacakşimdi diyorum sana bedenim nerede olursa olsun çiçeğimben seni bedenimle değil ruhumla seveceğim

- DERİN BOŞLUKTA ADIMLAR -

sabahlarıma göz kulak ol
gecelerime aydınlık
yüzüme vur ışığını
sular aksın yüzümdEn
martılar gibisin bugün
kuşlar görünüyor kanatlarından
görünmez artık bana güneş
sen olmayınca yanımda
ayrılamıyorum bu yerden
terkedemiyorum;umudun terkettiği bu yeri
gülmek uzak bana
mutlumusun diye sorma
mutluyum;sen ağladığıma bakma
hüznüme göz kulak ol
sana da yanaşır izin verme
yaşamak yok bugün,durmak dolu dizgin
uçmak umarsızca,ölmek sadece...

hani

Hani kendinle kalırsın ya bazen boğar seni karanlık geceler,uçuramazsın mutluluk kuşlarını..Yaşadığın her saate,her dakikaya ve her saniyeye isyan edersin..Yanındayken uzak olur sevdiğin,dokunamazsın ya hani.! Ağlarsın,ağlarsın.. Çözemezsin karışmış düğümcükleri,uğraştıkça kaybolursun o düğümlerin içinde,kahretmek de kar etmez artık,ağlamak da.. Hani ölmekten beter olursun ya.! En son,her şeye rağmen seviyorsundur yine hem de her şeyinle,vazgeçemezsin ya..

5 Ekim 2007 Cuma

ATATÜRK KÖŞKÜNDEN




YALOVADA ATATÜRKÜN FAYTONU İMİŞ KÖŞKE İNSANLARI ÜCRET KARŞILINDA GETİRİYORLAR

KIZIN ADI ÖZGÜRLÜK

Minnacık bir kız vardı
Bir ormanda yaşardı
Karanlıkta kaybolsak
Elimizden tutardı


Yürüdüğü kırlarda
Papatyalar açardı
Omuzundan güvercinler uçardı

Öldürdüler yarım kaldı
Dudağında son gülücük
Yalnızca bir adı kaldı
Kızın adı özgürlük

Minnacık bir kız vardı
Göğsüne gül takardı
Beyaz bir at üstünde
Bulutlara konardı

Irmağın aynasında
Saçlarını tarardı
Yüzünü ay ışığıyla
Yıkardı

Minnacık bir kız vardı
Yüreği kuş kadardı
Tutunca rüzgar olur
Bir su gibi kayardı

Geciken şafaklarda
Yıldızları yakardı
Uyanınca seher yeli
Kokardı

Öldürdüler yarım kaldı
Dudağında son gülücüK
Yalnızca bir adı kaldı
Kızın adı özgürlük


YUSUF HAYALOĞLUNDAN ALINTI

hoşçakal

Sözlerin artık ikna etmediği bu yaşımda, ağlamak da artık zor geliyor, zoruma gidiyor.
Benden sana, söylemesi zor, yazması kolay bir kelime; Hoşçakal.
Aldatıldığımı bildiğim bu geceden sana son bir yazı, son bir hatıra.
Seni her çağırdığımda, artık yüreğime yumruk atamayacaksın. Ben de bir başkasının yasak bahçesine uğramayacağım. Artık ne gelmeni isteyeceğim, ne de kalmanı.
Bu akşam masamdaki tek bir mumu kendim için yaktım. Senin oturduğun iskemle boş, ev boş İhanetin resmi boşlukta çizili
Şimdi sen bir başka masada başka gözlerlesin. Yüreğindeki pembe yalanlar büyüdükçe büyüyor. Karaya çalan pembeler
Kim, kimi kandırıyor bu alemde? Kumdan kalelerimiz her dalgada yıkılıyor.
Kimseyi yolundan dödürecek gücüm yok artık. Dayanıksızım, dayanaksızım
Olduğun yerde kal
Hoşçakal

korkuyorum

hıckırıklarım karsıyor denizin dalgalarına
ve birden ugultu yükseliyor,
gözyaslarım karısıyor akan sulara
ve seni arıyorum akan her damlada.
ellerim.
sahilde kosarken bos kalan ellerim,
ellerimde kırmızı karanfille
bombos sokaklarda seni bekleyişim,
aglayısım,
kırmızı gülüm
ben senden degil sensiz yasayacagım
gelecekten korkuyorum.
kumlara yazdım büyük harflerle ismini
tam kırmızı gülü koyacakken üstüne
beyaz köpüklü dalgalar aldı seni benden
ve gülü son hızımla attım
sana ulasır diye
bende ismini yazdım kalbime
yazdımki dalgalar gelip almasın diye
geri döüpde bakmayacagım seni anımsatan maziye
kalbim son hızıyla carpıyor seni görüsümde
al kanlı hanceri vur kalbime
askın,sevgin,öpücügün en büyük hediye
kısacası kelimeler yetmiyor seni anlatmaya
kelimeler yetmiyor sevgimi acıklamaya
ben senden degil sensiz yasayacagım
gelecekten korkuyroum

seni tanıdığım ogüne lanet olsun

Seni tanıdığım gün
Hayatım değişti
Gecelerim gündüzlerimle pekişti
Bir zaman mutlulukla doluydum
Sana olan aşkımla doruklara yükseldi
Ağlamayı unutmuştum o kara gözlerinde
Mutluluğu seninle bulmuştum
Bir masal dünyasıydı sanki
Seni tanıdığım gün
Ne mutluydum
O gün hiç uyumamıştım
Seni düşünmüştüm öyle sabahlamıştım
Büyük bir fırtınalar kopmuştu yüreğimde
Bir bakışta bir solukta sana nasılda bağlanmıştım
Sen peri kızı ben masal kahramanı olmuştum
Seni tanıdığım gün
Ben yeniden doğmuştum sanki
Yeşilenmiş yeni bir filiz gibi
Bir fidan gibiydim sanki
Sesini,kokunu o eşsiz güzeliğin büyüledi beni
Bana o ilk dokunuşunda depremler doğmuştu yüreğimde
O ıslak dudaklarında ilk busemde
Titreyen titreten volkan gibiydin sanki
Seni tanıdığım gün
İşte o dört aralık
Soğuk bir kış akşamıydı
Buz kesilmişti yüreğim
Sesini kokunu duyunca
Ayazlar doğmuştu yüreğime
İklimler değişmiş gibiydi
Yeni bir güneş doğmuş gibiydi
Seni sığdıramıyordum içime
Söz geçiremiyordum engel olamıyordum
Kalbime….!
Seni tanıdığım gün
O dört aralık var ya
Birde onun öncesi ve sonrası var işte
Öncelerimi dahamı güzeldi
Yoksa sonraları dahamı beterdi
İkiside birbirinden daha kötü sanki
Şimdi o dört aralık günün öncesi vardı
Sen yoktun ama iyi kötü bir hayatım yaşantım vardı
Aşktan uzak bir kısrak at gibi koşardım sokaklarda
Biraz mütavazi biraz karamsarlık olsa da
Ama neşe doluydum neşe katıyordum
Umutsuzluk yoktu attığım adımlarda
Ah diyorum şimdi
Hayatıma o dört aralık girmeseydi
Ve sen olmasaydın hiç girmeseydin hayatıma
Nasıl bir yaşantım nasıl bir kaderim olurdu acaba
Seni tanımak güzeldi güzel olmasına
Ama şu adı batasıca ayrılık olmasa
Ah bu dört aralık
Seni tanıdığım o gün
Tamam güzel duygular yaşattın bana
Mutluluk vermiştin neşe katmıştın yaşantıma
Bir duvar olsaydı kalbim yinede devrilirdi
Ama sen beni paramparça ettin be güzelim
Ne oldu hani o büyük aşkına
Hani çok seviyordun hani hiç kıyamazdın bana
Hani…?
Neredesin nerdesin şimdi?
Seni tanıdığım o güne
Kusura bakma
Ben ancak lanet ederim şimdi
Sevmiştim ben seni delicesine
Seni çok seviyorum sözcüklerine inancım kalmadı şimdi
Acaba diyorum şimdi
Beni hiç sevmedin
Hiç mi ayrılırken içine ateş düşmedi sanki
Bana bunları yaşattın
Beni darmadağın bıraktın
Çok değişmişin be güzelim
Sen ne demek istediğimi çok iyi anladın
Seni tanıdığım gün 4 aralık
Mazim geleceğim yine kapkaranlık
Sen ve senin gibilerine acımam ben artık
Sevmiştim be seni değmezmişsin
Hadi gideceksen git artık
Dönme…!
Sakın pişmanım deyip bana gelme
Benim dostluğumu bilem isteme
Sen zaten benim dostum bilem olamazsın artık
Sana açılacak kapılar kalmadı artık
Git hadi
Bu son gidişin olsun
Benim gibi seveni
Ömrünce yaşasan zor bulursun
Git şimdi git
Umarım belanı Allah ından bulursun

hesap sormadan

zaman akıp geçiyor
güzellikler mazide kalıyor
anılar çok anlamsızlaşıyor
zamana hesap sorulmadan

bugün yarın derken
saçlara karlar yağıyor
hiç farkına varılmadan
zamana hesap sorulmadan

umutlar bir bir söylüyor
geriye sadece anılar kalıyor
yaşam ebedi yolculuğa dönüşüyor
zamana hesap sorulmadan

ne olacak halimiz

Sen bu satırları okurken ben çok uzaklarda olacağım
Böyle başlardı bütün bildiğimiz mektuplar,
Biliyor musun? Bu ikimizin hikayesi,
Şu anda nerdesin, ne yapmaktasın;
Bildiğim yerlerde misin yoksa hiç görmediğim bir evin penceresinde mi,
Sevdiklerin özlemi sardı mı nicedir kalbini,
Pişman mısın başlamadıkların için, iç çekiyorsundur şimdi
Düşünüpte yazmadığın yazıpta yollamadığın mektupları saklıyor musun hala,
Kafanda hep aynı cümle biliyorum ne olacak halim,
Ah, biriktirdiğimiz bütün hevesler nasılda hızla tükendiler.
En çok kimi özledin, en çok neyi bekledin?
Şimdi düşlediklerimin neresindesin
Dedim ya.
Bu ikimizin hikayesi
Islandığımız bütün yağmurları, dudak kanatan kalpli sızı aşklarımızı,
Bizi buluşturan kaldırımları,
İşte bütün bunları bütün bunları yazıyorum.
Ben unutmadım diye
Hatırlıyor musun sonunu değiştirmediğimiz filmleri
Hayatın gerçeğidir sandığımız kabullenilmiş yenikliği
Bir ağızdan söylediğimiz en kahraman cenkliği,
Büyürken vazgeçtiklerimizi yada vazgeçirttirdikleri şeyleri,
Ne Olacak Halim
Çabuk mu büyüdük dersin
Biliyorum
NE Olacak Halim
Sen bu satırları okurken, ben nerde olacağım kim bilir.
Neleri bırakmış olacağım birde,
Ne aşkları
Ne başlangıçları
Ne ayrılıkları tıpkı senin gibi.
Biliyor musun
Tek sorum var kendimle şimdi

Ahhh
Ne Olacak Şimdi Halim

bekleyeceğim

Aylar geçip yıllar olsa da
Yıllar geçip zaman dolsa da
Aşkın arzuları beni boğsa da
Bir gün seversin diye bekleyeceğim

Bugün nişanlansan, yarın evlensen
Benden başka binbir kişi sevsen
Hepsiyle ayrı ayrı izdivaç görsen
Bir gün dönersin diye bekleyeceğim

Seni beklemekle geçse de ömrüm
Şu fani dünyada kalmasa günüm
Senden uzakta ölürsem bir gün
Ahirette seni bekleyeceğim

kaldımı?

Kaldı mı sevgili,dünyada vefa
Hasreti tattırdın bana kaç defa
Sevgi yürek ister,ne gerek lafa
Gözlerimi ufuklara daldırdın

Ne hülya bıraktın,nede düşlerim
Ne baharım oldun,nede kışlarım
Sılaya göçerken sevda kuşlarım
Şu gölümü isyanlara kaldırdın

Ellerim üşüyor,kalem tutmuyor
Yüreğim buz tuttu,nabzım atmıyor
Ömür bitiyor da yollar bitmiyor
Gide-gide şu Bodrum’u buldurdun

Sahilde dalgalar ağlar halime
Mızrap olamadın gönül telime
Senin için razıydım ben ölüme
Sevdamızı,sensizlikten öldürdün

Başım hep dumanlı,dolar gözlerim
Hasret yağmurları,siler izlerim
Sana koşardım ya,yorgun dizlerim
Gül sineme dikenleri doldurdun

Oysa bir efsane olacaktık biz
Nazar değdi,göze geldi sevgimiz
Şarkılarda kaldı,mehtap ve deniz
Baharıma kırk yediyi buldurdun

Murada bir avuç toprak çok bile
Bülbülsüz baharlar,ne fayda güle
Dağlar selam olsun,lale sümbüle
Yasemini,menekşemi soldurdun.

beni güzel hatırla!

Beni güzel hatırla!
Bunlar son satırlar...
Farzet ki, bir rüzgârdım, esip geçtim hayatından
ya da bir yağmur sel oldum sokağında
sonra toprak çekti suyu...
Kaybolup gittim, belki de bir rüya idim senin için.
Uyandın ve ben bittim...

Beni güzel hatırla!
Çünkü; sevdim seni ben, herşeyini...
Sana sırdaş oldum, dost oldum,
koynumda ağladın.
Yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini,
beni üzdün, kınamadım.
Alışıktım vefasızlığa, el oldun aldırmadım...

Beni güzel hatırla!
Sayfalarca mektup bıraktım sana.
Şiirler yazdım her gece, çoğunu okutmadım.
Sakladım günahını, sevabını içimde
sessizce gittim...
Senden öncekiler gibi sen de anlamadın.

Beni güzel hatırla!
Sana unutulmaz geceler bıraktım
sana en yorgun sabahlar...
Gülüşümü, gözlerimi, sonra sesimi bıraktım.
En güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka,
söylenmemiş "Merhaba"lar sakladım her köşeye
vedalar bıraktım duraklarda.
Ne ararsan bir sevdanın içinde
fazlasıyla bıraktım ardımda.

Beni güzel hatırla!
Dizlerimde uyuduğunu düşün,
saçını okşadığımı, üşüyen ellerini ısıttığımı,
mutlu olduğun anları getir gözünün önüne.
Alnından öptüğüm dakikaları...
Birazdan kapını çalan kişi olabileceğimi düşün
şaşırtmayı severim biliyorsun.
Bu da sana son sürprizim olsun.
Şimdi, seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum
beni güzel hatırla.
Gidiyorum...

4 Ekim 2007 Perşembe

MUTLUMUSUN

AYRILDIM SONUNDA
SENSİZLİK HARAM HAYAT HARAM OLDU
GÖZLERİM SENSİZ GÖRMEZ
KULAKLARIM SENSİZ DUYMAZ
NEREYE BAKSAM SEN
VARSIN BURDA
HEP KALBİMDESİN KALBİMDE
HALA KULAKLARIM DA ÇINLAR SESİN
HALA SENİ SEVİYORUM DEYİŞİN
AYRILDIK İŞTE MUTLUMUSUN
AYRILDIM SONUNDA

(:) Onu sevmiyorsun demektir (:)

O durmadan kaçıyor;
Sen ardından gitmiyorsan;

O günün her saatinde saklanıyor,
Sen yollara düşüp deli divane aramıyorsan;

O sana acıların en büyüğünü tattırıyor,
Sen bundan en yüce hazzı duymuyorsan;

Boşuna aldatma kendini,
Onu sevmiyorsun demektir.

Elindeki içki kadehinde,
Dudağındaki sigarada ,
Okuduğun kitapta,
Mırıldandığın şarkıda,
Söylediğin şiirde,
Gördüğün rüyada
Ve yaşaman icin
Ciğerlerine doldurduğun havada
O yoksa;
Onun vazgeçilmezliğini anlamamışsan;
Onu sevmiyorsun demektir.

Renkler onunla değerlenmiyorsa,
Örneğin; onsuz kırmızı kırmızılığının,
Mavi maviliğinin farkında değilse,
Beyaz yalnız o giydiği zaman
Güzelliğini haykırmıyorsa,
Sabahları onu görünceye kadar
Güneş doğmuyorsa
Ve onsuz gökyüzü geceleri
Aya, yıldızlara hasret değilse
Onu sevmiyorsun demektir.

ağlama gözlerim

Ağlama gözlerim kimse görmesin
Onu unutamadığımı kimse bilmesin
Arkamızdan acınıp garip demesin
Nasıl olsa her gece ağlar gözlerim

Benim çektiklerim senin yüzünden
Gönlümede küstüm senin sevginden
Ağlama ne olur onun derdinden
Bir insafsız uğruna ağlar gözlerim

Rahat bırakmıyor ki hiçbir hatıran
Lanet ettim sevdanı hatırladığım an
Gözlerimden yaş değil kan damlıyor kan.

Hasretinden her gece kahroluyorum
Seni sevdiğimden utanıyorum
İçimden sevdani silemiyorum
Bir zalim uğruna ağlar gözlerim

ne çok sevmiştim

ağlasam sesimi duyar mısın?
söylesene,susturabilir misin beni?
sevsem seni delice;
durdurabilirmisin ki?

hani bir resmin vardı cüzdanında.
yanında benim,bıraktığın
şimdi hiç birşey yok hatıralarda,
düşündükçe ağladığım

nasıl sevdin ki sen beni?
aşkın çoğu azı olmaz.
sorarım,nasıl bıraktın?
böyle vazgeçmek olmaz.

şimdi herşey anlamsız olacak.
kırık dökük anılarla..
biliyorum,yeniden başlamak zor olacak.
kalbimdeki yaralarla..

bu yaptığın yanına kalırmıydı sence?
ama seviyordum seni işte.
bilseydim,sana bağlanırmıydım?
beni gerçekten sevmemişsin bence...

öyle çok hayal kurdum ki senle.
neden,neden bana izin verdin??
niçin,ummadığım anda;
hayallerimi frenledin??

hayallerim boş artık
güvenim ilk günkünden az çünkü.
biliyorum,bir o kadar daha hayal kuracağım.
ama yine boşa çıkacak.

ne çok sevmiştim seni.
sende böyle sevseydin beni...
anladım ki benim sevgimin anlamı yokmuş.beni ondan daha fazla seven çokmuş.

resimleri ellerimde,baktıkça ağlıyorum.
gözlerim bir pınar.
duygularım param parça;
kalbim kırılmış virane...

içimde hep bi korku...
beni hep sevsin istiyorum.
o günden beri dünyam karardı,güneşim kayboldu.
hep ellerini tutmak istiyorum...

bu şiiri bir zamanlar sokakta gezip haykırdığım biricik sevgilim için gönderiyorum...
önce herşeyimdin,şimdi hiçbirşeyimsin...

bırakıyorum

NE SENİ NEDE SEVGİNİ İSTİYORUM SENDEN.
SANAOLAN ÇOCUKSU SAF SEVDAMI
SANA BAĞLI CANIMI İSTİYORUM.
SANA EN BÜYÜK CEZA;YANLIZLIĞI
BIRAKIYORUM.....

GÖZLERİMDEN AKAN YAŞALARA DEĞİL..
SANA ACIYORUM..
YÜREĞİME SAPLADIĞIN HANÇERE DEĞİL
SENSİZ GECELERDE KURDUĞUM HAYALLERE
YANIYORUM...
SANA OLAN SEVDAMDAN DEĞİL...
KADERİMDEN KAÇIYORUM...
SANA EN BÜYÜK CEZAYI YANLIZLIĞI
BIRAKIYORUM

SANA SENSİZ YAŞAYAMAM DEMİŞTİM...
YAŞIYORUM...
SENSİZ GÖZLERİM GÜLMEZ DEMİŞTİM...
GÜLÜYORUM...
SENSİZLİK NEFES ALMADAN YAŞAMAKSA,
SENSİZLİK ACI ÇEKEREK GÜLMEKSE
YAŞIYORUM GÜLÜM
SENSİZLİĞE MAHKUM OLAN BENLİĞİMLE....

ahh

Yüreğimin ortasında
Bir çığ düştü söyleyemem...
Öyle derin bir sancı ki,
Sızlanırım söyleyemem


Yoklugunun acısını,
Hep çekerim,söyleyemem...
Sessiz çığlık düğümlenir,
Boğazıma,söyleyemem...

ayrılış

BİLMEM HATIRLAR MISIN?
ESKİDEN BALAT'IN KUYTU KÖŞELERİNDE BULUŞURDUK SENLE.
BEBEKLİKTEN BERİ YANIKTIK BİRBİRİMİZE
SEN BANA HEP BEBEĞİM DERDİN
BENDE ANNEM GİBİ KONUŞMA DERDİM SANA.

HEP HAYKIRIRDIN DAĞLARA TAŞLARA;
BEN BU KIZA AŞIĞIM HEMDE ÇOK AŞIĞIM...
BALAT'IN TOZLU,TOPRAKLI,TAŞLI YOLLARINA
YOSUN TUTMUŞ DUVARLARINA YAZARDIN ADIMI

BELKİ DE O YÜZDEN BIRAKIP GİDEBİLDİN BENİ
OYSA BEN SENİ O YOLLARA
YOSUN TUTMUŞ DUVARLARA DEĞİL
KALBİME YAZMIŞTIM...

BEN KALBİMİ SÖKÜP ATMADAN UNUTAMAM SENİ
BU ŞİİR SANA,SONSUZ AŞKIMA....

sen bir çiçeksin

Sen bir çiçeksin
Buz tutmuş dağlar
Zirvesinde kardelensin
Kurumuş bataklıklar
Ortasında açmış birtek gül
Sen bir çiçeksin
Hiç solmayan.
--------------
Boynu bükük bir sarı gül misali hüzünlü
Hüzünlü ve de o sımsıcak bakışın yokmu,yakar beni
Ta derinlerde, çok derinlerde
Bir kibrit çakarlar sanki içimde
Alev alev yanar yüreğim.
---------------
Her bakışımda sana
Yüzünde hiç eskimeyen o tatlı tebessüm
Ve gözlerin deryalar kadar güzel
Deryalardanda güzel
Sen, kışın ortasında ilkbahar mevsimi
Mevsimlerin en güzelisin
Sen bir çiçeksin
Hiç solmayan.

içimi acıtıyor

İÇİMİ ACITIYOR YOKLUĞUN
SENSİZ GEÇEN HER GÜNE LANET EDİYORUM
SESSİZCE AĞLIYORUM
KORKUYORUM AŞKIM SENSİZLİKTEN ÇOK KORKUYORUM.

ÜRPERTİYOR İÇİMİ YOKLUĞUN
SENSİZLİK BANA VERİLMİŞ EN BÜYÜK CEZA
YOKLUĞUN İÇİMDE KANAYAN BİR YARA GİBİ
HER DAİM ACITIYOR CANIMI

ÖLESİYE HAYKIRMAK İSTİYORUM SENİ SEVDİĞİMİ
SENSİZ OLAMADIĞIMI,SENDEN KOPAMADIĞIMI
KORKUYORUM AŞKIM SENSİZLİKTEN ÇOK KORKUYORUM.

3 Ekim 2007 Çarşamba

şerefe

merhaba acıların babası yüreğimi kıran bir zincir gibi

unut gözlerim

sus artık ne olur ağlama yeter ben unuttum sende unut gözlerim,ne ismi aklımda nede gözleriben unuttum sende unut gözlerim****************************değmezmiş uğruna döktüğüm yaşlaradeğmezmiş sevmeye aşık olmayadeğmezmiş ismini bile anmayaben unuttum sende unut gözlerim*****************************bir rüya idi farzet gördüklerimiziben unuttum sende unut gözlerimsevseydi terk edip gidermiydi hiçben unuttum sende unut gözlerim

sana elveda mı ASLA!!!

sana elveda mı ASLA!!!Sevdim bir kere seniBin umutla bağlandımDesteğini göremedim Beni bir türlü sevemedinKalbimin acısını hiç hissetmedin mi?Gözlerimin dolgunluğuna hiç bakmadın mı?sözlerimi hiç saymadın mıı?Doğru askım doğru!sen bana ne zaman aşık gözüyle baktın ki!Sorma Söz etmemUmutlanmam hataama unutma diyemem hiçbir zaman sana elveda

sen ve ben

Sen: Sevgisin yüreğimde taşıdığımSen: Gül goncasısın her gün kokladığımSen: Yüreğimde yanıveren ateşsinSen: Yüzüne bakmaya doyamadığımBen: Bütün sevgimi sana vereceğimBen: Yollarına gülleri sereceğimBen: Yüzünü bir gün bile göremezsemBen: Senin için mecnuna döneceğimSen: Karlı dağlarımda açmış çiçeksinSen: Çiçekli kırlarda ki kelebeksinSen: Hiçbir zaman yakalayamadığımSen: Eşi bulunmaz kanatsız meleksinBen: Olsam senin için bir bal arısıBen: Koynuna girsem bir gece yarısıBen: Konuversem kalbinin üzerineBen: Olsam yüreğinin diğer yarısı.

sevmek

sevmek; bakmak değil görmekse eğer,sevmek; yanındayken başınıomuzuna koyabilmekse eğer,sevmek; yanındayken yalnızlığı unutmaksa eğer,SENİ SEVİYORUM....* * * * *sevmek; senle iken yere daha sağlam basabilmekse eğer,sevmek; yokluğunda seninleymiş gibihissetmekse eğer,sevmek; hayallerine senide sokabilmekse eğer,SENİ SEVİYORUM* * * * *sevmek; yatağa uzandığında, seni düşlemekse eğersevmek;sen üşüdüğünde gölgemle seni ısıtmaksa eğer,sevmek; sevdiğini çıklık çığlığa söylemekse eğer,SENİ SEVİYORUM* * * * *sevmek; el ele tutuştuğunda kalbinde bişeylerin kopmasıysa eğer,sevmek; gözgöze geldiğin de hiç kıpırdamadan bakabilmekse eğer,sevmek; kalbini kalbinde hissetmekse eğer,SENİ SEVİYORUM

bazen

Bazen
çocuklukta kalmış,
kaygısız günlerin hafifliği gelip oturuyordu içime.
Günlük hayatın, geçmişin,
gelecekle ilgili bütün düşüncelerin dışına çıkıyordum o zaman
Her şeyi bir kalemde silip atan
her şeye yeniden başlanabilinir sandıran bir duyguydu bu..
Hayat bir oyundu,
istediğimiz gibi oynayabileceğimiz bir oyun...

Çoklarından düşüyor da bunca Görmüyor gelip geçenler Eğilip alıyorum Solgun bir gül oluyor dokununca.
Ya büyük şehirlerin birinde Geziniyor kalabalık duraklarda Ya yurdun uzak bir yerinde Kahve, otel köşesinde Nereye gitse bu akşam vakti Ellerini ceplerine sokuyor Sigaralar, kâğıtlar Arasından kayıyor usulca Eğilip alıyorum, kimse olmuyor Solgun bir gül oluyor dokununca.
Ya da yalnız bir kızın Sildiği dudak boyasında Eşiğinde yine yorgun gecenin Başını yastıklara koyunca.
Kimi de gün ortası yanıma sokuluyor En çok güz ayları ve yağmur yağınca Alçalır ya bir bulut, o hüzün bulutunda. Uzanıp alıyorum kimse olmuyor Solgun bir gül oluyor dokununca.
Ellerde, dudaklarda, ıssız yazılarda Akşamlara gerili ağlara takılıyor Yaralı hayvanlar gibi soluyor Bunalıyor, kaçıp gitmek istiyor Yollar, ya da anılar boyunca.
Alıp alıp geliyorum, uyumuyor bütün gece Kımıldıyor karanlıkta ne zaman dokunsam Solgun bir gül oluyor dokununca.

burdasın

Burdasınyanımdasın biliyorumMum ışığımın zerafetindeağlayan yalnızlığımsın yine bu geceDur gitme, bekle!Eriyip gidemezsin beni bırakıp.Mum biter, gece söner amakorkarım, becerememkaranlıkta şiir yazmayı sana.
Sen hep burdasın,odamdasın biliyorumOlur ya, sıkılırsan eğergit, gez de gel biraz amadön ne olur yine yanıma.Korkarım,ağlamayı beceremem karanlıkta.
Burdasın biliyorumAma ben seni bulamıyorumbulamıyorum!Kaybolan yüreğimle beraberbu gece de yine inatlaseni arıyorum...

mektup

Aramak... Ömür boyunca aramak... Yalnız seni aramak... Paslı teneke kutularda, küf kokan dolaplarda, çerçevelerde, tenhalarda, ağaç diplerinde,sonra vapurlarda, trenlerde hep seni aramak. Belki bu şehirde değilsin. Ne çıkar? Seni arıyorum ya.Belki de ayni sokakta evlerimiz, sabahlarıbeni görüyorsun işime giderken. Sonra akşamı bekliyorsun, alacakaranlığı... Beni bekliyorsun ya da bir başkasını, bir başkasını...
Hiç gel demiyeceğim sana. Aramak neredeyse ben oradayım. Ayaklarım ne güne duruyor? Yok yok birden karşıma çıkma. Kaç, saklan. Seni aramak istiyorum.
Git bu şehirden haydi git. Dağlara çık, o uzak dağlara.Rüzgârların krallığında hüküm sür. Baktın ki oraya da geldim, yine kaç. Başını al, açıl denizlere.Gemilerin en güzeli, en büyüğü dilediğin limana götürmeli seni, dilediğin yere demir atmalı. Ben küçük bir balıkçı kayığı ilepeşinden gelsem yeter. Seni arıyorum ya !
Bir yıl, beş yıl, on yıl değil; beşikten mezara kadar aramalı insan ama ne aradığını bilmeli. Yaklaşıp uzaklaşmalı aradığından. Okyanus dalgaları üstünde bir küçük tekne gibi alçalıp yükselmeli.Yalınayak koşmalı yollarda, ayaklarını sivri taşlar kesipkanatmalı. Çöllerden geçmeli yolu, yanmalı kavrulmalı. Sonra gözün alabildiğine ak, soğuk ülkelere düşmeli. Buzlar kırılmalı ayaklarının altında,üstüne kar yağmalı.
Bir gün bulacaksam bile parça parça bulmalıyım seni.Ayaklarını Afrika'dan getirip bir kâğıt üzerine yapıştırmalıyım, saçların Sibirya'da bir mabudungözleri olmalı, ellerin İtalya'da bir heykelin elleri.Bulsam da seni parça parça bulmalıyım.
Yine de bir yerin eksik kalmalı.Yeniden yollara düşmeliyim, onu aramalıyım.Ve tam seni tamamladığım anda ölmeliyim.

ben bir eylül sen haziran

Bir eylüldü başlayan içimde Ağaçlar dökmüştü yapraklarını Çimenler sararmıştı Rengi solmuştu tüm çiçeklerin Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı Katar katar gidiyordu kuşlar uzaklara Deli deli esiyordu rüzgârDağılmıştı yazdan kalan ne varsa Yaşanmamış bir mevsim gibiydi bahar Neydi o bir zamanlar Sevmişliğim, sevilmişliğim O heyheyler, o delişmenlikler neydi Ne bu kadere boyun eğmişliğim Ne bu acıdan korlaşan yürek Ne bu kurumuş nehir; gözyaşım Önümdeki diz boyu karanlıklar da ne Ne bu ardımdaki kül yığını; elli yaşım Beni kötü yakaladın haziran Gamlı, yıkık eylül sonuma Bir ilk yaz tazeliği getirdin Masmavi göğünle Cana can katan güneşinle Pırıl pırıl engin denizinle girdin içime Çiçekler açtı dokunduğun..Çimler büyüdü yürüdüğün Ve güller katmer katmer oldu güldüğün yerdeBaşımda senin kuşların kanat çırpıyor şimdiOldurduğun yemişlerin ağırlığından Dallarım yere değiyor Güneşi batmadan saçlarının Bir dolunay doğuyor bakışlarından Gün boyu senden bir meltem esiyor yanan alnımaUykusuz gecelerim seninle apaydınlıkBaşım dönüyor, off başım dönüyor yaşamaktan Ölebilirim artık Ölme diyorsan; gitme kal öyleyse Sarıl sımsıkı, tenim ol, beni bırakma Baksana; parmak uçlarım ateş Lavlar fışkırıyor gözbebeklerimdenHadi gel, tut ellerimi, benimle yan Benimle meydan oku her çaresizliğe Benimle uyu, benimle uyan Birlikte varalım onuncu aylaraBen bir eylül, Sen haziran...

sevceksem böyle

BİR GECE DİLİM TUTULMALI AY GÖKTEYKEN, GİRDABINA DÜŞMELİYİM YALNIZLIĞIN İHANETİN ADINI BİLMEMELİYİM YA DA UĞRAMAMALI YALANLAR BEYNİME. ZİNDANDAN MEKTUPLAR YAZMALIYIM PENCEREMDE BİR KARANFİL SOLMALI,İÇİMDE TEBESSÜMLER.. BİR YAKIN İKLİM OLMALISIN BANA.AH EDERKEN, GÜN GÖRMEMİŞ BİR YILDIZ KAYMALI. SEVECEKSEM BÖYLE SEVMELİYİM YAŞAYACAKSAM BÖYLE..BAŞUCUMDA KARA BİR KİTAP BULUNMALI HER SAYFAYA ADIMI YAZMALIYIM. HAYALLERİM GÖKTE YILDIZLAŞIRKEN,LANET ETMELİYİM ŞANSIMA, TUTUNAMAYIŞIMAAKLIMA GELDİĞİN ANLARDAKİ KAHROLUŞUMA SEVECEKSEM BÖYLE SEVMELİYİM, KAHROLACAKSAM BÖYLE.. BİR BAŞKASI DEDİĞİNDE DİK OLMALIYIM YA DA YABANCI BİRİSİ, SENİN İÇİN İÇİMİN KAN REVANINI GÖRMEMELİSİN. FIRTINALAR KOPARKEN İÇİMDE, DUDAKLARIM SÜT LİMAN OLMALI BİLMEMELİSİN YÜREĞİMİN EZİKLİĞİNİSEVGİMİ DARAĞACINA ASARKEN,ELLERİM TİTREMEMELİSEVECEKSEM BÖYLE SEVMELİYİM, KAYBEDECEKSEM BÖYLE.. GİT DERSEN GİTMELİYİM, YALANDAN DA OLSA GÖRMEMELİSİN BENİ ARKANDAHEP KÖŞEBAŞLARINDAN BAKMALIYIM SANA HER GÜN HAYALİN GEÇMELİ KAPIMIN ÖNÜNDEN SANA BENZEYENLERİ SEN SANMALIYIM SEVECEKSEM BÖYLE SEVMELİYİM, KANACAKSAM BÖYLE..VEDA EDECEKSEM BÖYLE ETMELİYİM YANINDA BİR YANINI DA GÖTÜREREK,SESSİZCE AYRILMALIYIM BU DİYARDAN. BEN MEÇHULE KARIŞIRKEN, SEN KIRMIZI BİR GÜL BULMALISIN..(?)ECEL BAŞUCUMA DAYANIRKEN KİMSE BİLMEMELİSEHER VAKTİ KAPIM ÇALINMALI SEN UYKUDAYKEN, ALEM UYKUDAYKEN DÜŞLERİM, ÜMİTLERİM, HEPSİ UYKUDAYKEN.. ÜMİDİMİ İSMİNE GÖMMELİYİM! GÖZLERİM BOŞLUĞA BAKARKEN, HAFİFTEN BİR YAĞMUR YAĞMALI SEVECEKSEM BÖYLE SEVMELİYİM, ÖLECEKSEM BÖYLE!

sen

Bedenimde rüzgâr şiirimsin
Damarımda kan ırmağımsın
Sevide sırılsıklam yağmurumsun
Bilincimde ışık güneşimsin
Gizlimde saklı sevdamsın
Tutsaklığımda ezgi türkümsün
Toprakta tohum sancımsın
Özümde can kadınımsın

bugun pazar

Bugün pazar... Bugün, beni ilk defa Güneşe çıkardılar. Ve ben, ömrümde ilk defa GökyüzününBu kadar benden uzak, Bu kadar mavi, Bu kadar geniş olduğuna şaşarak, Kımıldamadan durdumSonra, saygıyla toprağa oturdum, Dayadım sırtımı duvara. Bu anda;Ne düşmek dalgalara, Bu anda; Ne kavga, ne hürriyet, ne karım. Toprak, Güneş ve Ben... Bahtiyarım…

BEN YAĞMURUM

Kararır gökyüzü ansızın,
Çarpar bulutlar kahrederek,
Ve bir ateş yanar...
Bulutlar yanar,
Yürek yanar.
Sonra tek tek düşer damlalar,
Toprak kokar,
Yağmur kokar.
Bir ateş yanar rüzgârında,
Bin ateş söner. Ben yağmurum
gününe ve gecene yağan.
Kararırsa bulutların ansızın,
Ve şimşekler çakarsa özünde,
Bak gözündeyim.
Önce tek tek,
Sonra sel olurum göğsüne...
Aydınlanırsa yüreğin,
Güneşler açarsa yüzünde,
Neşeyim şimdi özünde.
Yürürken bahtının yollarında
Yalnız ve dalgın,
Ve görürsen açmış
Bir dal çiğdem Üzerinde çiğ damlası.
O, benim.
Sabahları dağılırken bulutlar
Yürüyorsan sokaklarda
Düşünüyorsan
nisan yağmurlarını
Havayı kokla
O, benim.
Ararsa ellerin ellerimi
gözlerinde yağmurlar,
Üzülme.
Yum gözlerini usuldan.
Bak yüreğindeyim.
Estirme hüzün rüzgârlarını
Kov sahilinden deli dalgaları
Sakin serin pınarlarda çağlar damlalarım.
Dağlardan esen meltemlerde,
Akan çeşmende benim.
Yıka yüreğini temiz sularımda,
Gönlünde melankoli kalmasın
Şifalıdır damlalarım,
Ben yağmurum,
Yağmur;Benim...

BÖCEKLE ÇİÇEĞİNİN AŞKI

Bir böcek sevdi bir kır çiçeğini...Uzun zaman uçmadı dalından.Kırçiçeğide almıştı aynı hazzı bu aşktan. Dedi ki, "beni de götür kanatlarında"Böcek; "Koparsan yarına çıkamazsın."dedi... Dedi. Ama ayrılmakta istemedi.Bir günlük ömrü,Kana kana yaşamalıydı kırçiçeğiRazıydı bir günlük ömre... "Kopar beni" dedi. "Bir gün de kalsa ömrüm" "Seninle olayım, seninle solayım"

KELEBEKLER YAĞMURDA UÇAMAZ

BİR DÜŞ GÖRDÜM, KELEBEKMİŞİM...ÜÇ GÜNMÜŞ ÖMRÜM, ÖLECEKMİŞİM.DOSTLAR BULDUM, SEVECEKMİŞİM,YALNIZ KALDIM DİYECEKMİŞİM. ÇİÇEKLER BAHARDA AÇACAKVE BEN, ARALARINDA KOŞACAK,DALDAN DALA KONACAK,SONUNDA DÜŞECEKMİŞİM...BİR DÜŞ GÖRDÜM, KELEBEKMİŞİM...ÜÇ GÜNMÜŞ ÖMRÜM, ÖLECEKMİŞİM.YAĞMUR YAĞSA SİNECEKMİŞİM,BİR DAMLA SUYLA GİDECEKMİŞİM...

KARANLIK

Aydınlık , karanlığa gider, seslenir: Gel karanlık der, Seni aydınlatayım; Görsünler,sende ışık parıltısını.Karanlık, açmaz kapısını, Bu çağrıdan ürker, ses vermez..Bırakıp pılısını pırtısını, çeker gider. Nereye gittiğini karanlıktan kimse görmez.

TATLI RÜYA

DÜN GECE SENİ GÖRDÜM RÜYAMDA..ELİM, OMUZUNDA SENİNKİ DE BELİMDE DOLAŞTIK SAHİLDE BERABERCE BALIK TUTANLARA BAKTIK BOĞAZDA. SANDALLARA, YATLARA, GEMİLERE, YALILARA BAKTIK, HAYALLER KURDUK. HAYALLERİMİZİN ÜSTÜNDE YÜKSELDİK BULUTLARA.. YILDIZLAR DONATTI HER YANIMIZIAY DAHA BİR PARLADI BİZİM İÇİN BULUTLARDAN SEYRETTİK DÜNYAYI NE KADAR TEMİZ, NE KADAR MAVİ YEŞİL NEŞELİ ŞARKILAR SÖYLEDİK, KOŞTUK EYLENDİK,BİR DE BAKTIK VAKİT GELMİŞ..RÜYADAN ÇIKMA VAKTİ. SEN, BOYNUNU BÜKTÜN BİR YANA BEN DE BİR YANA SONRA, BAKTIK TEKRAR BİRBİRİMİZE, NE SENİN GÖZÜNDE BİR DAMLA YAŞ VARDI, NE DE BENİM.. SARILDIK SIKICA BİRBİRİMİZE, KENETLENDİK.YETMİŞTİ BU MUTLULUK BİZE.. TEKRAR BULUŞMAK İÇİN SÖZLEŞTİK SABAH BULUTLAR GÖZ YAŞI DÖKÜYORDU..BİZİM YERİMİZE BULUTLARI AĞLATTIK.

SENSİZLİK

Kaderde senden ayrı düşmek de varmışDoğrusu bunu hiç düşünmemiştimSeni tanımadan,Hele, seni böyle deli divane sevmedenYalnızlık güzeldir diyordum.Al başını kaç bu şehirdenUfukta bir çizgi gibi gördüğün dağlara..Rüzgârın iyot kokularını taşıdığı denizlere git.Oysa ki, senden kaçılmazmış..Yokluğuna bir gün bile dayanılmızmışBilmiyordum Yine de dayanmaya çalışıyorum işteBir kır çiçeği koparıyorum gözlerine benzeyenGeçen bulutlara sesleniyorum ellerin diyeRüzgâr güzel bir koku getirmişseSaçlarını okşayıp gelmiştir diyerek avunuyorum.Bir başka zamanda seni yaşamakHerşeyden önce senElbette sen, mutlaka senİster uzaklarda ol, ister yanıbaşımda ol.Sen ol yeter ki, bu zaman içinde.. Ben olmasam da olur.Seni bir yumağa sarıyorum yıllardır, bitmiyorsun...Çaresizliğim gün gibi aşikar.Su olup çeşmelerden akan güzelliğinİnceliğin ışık ışık yüzüme vuran..Sen, güneş kadar sıcak, tabiat kadar gerçek,Sen, bahçelerde çiçekler açtıran,Sen, o tek sevgi içimde..Sen, görebildiğim o tek aydınlık.Bir nefes de benim için al, havasızlıktan öldürme beni..Bulutlara, yıldızlara benim için de bak.Susadım diyorsam, bir yudum su içmelisin.Ben yorulduysam sen uyumalısın.Ellerim sevilmek istiyor, saçlarım okşanmak istiyor.Dudaklarım öpülmek istiyorAnlamalısın. Ağaçların yeşili kalmadı, gökyüzünün mavisi yok.Bu dağlar, o dağlar değil...Rüzgârında kekik kokusu yok. Kim bu çaresiz adam,Bu kan çanağı gözler kimin?Kaç gecedir uykusu yok. Gündüzü yok, Gecesi yok, yok... Yok... Anladım....Sensiz yaşanmaz bu dünyada..İmkanı yok.