‘Bize şiir yazmadın mı baba’ dedi oğlum
yüreğim satırlara sığar mı oğlum
‘bize şiir yazmadın mı baba’ dedi oğlum
sizi yazmaya sözcükler yeter mi oğlum.
Ben ağlayamam,gülemem;çünkü babayım
tüm duyguları hapsederim yüreğime oğlum
kuşak farkıdır,yaş farkıdır tüm haksızlıklarım
bir gün sen de yaşarsın,bilirim oğlum.
Senin canın yandığında,benim yüreğim yanar
hangi acı büyüktür bilemem oğlum,
her gülüşünde,yüreğimde güvercinler uçar,
sevincim üşür diye,havaya salamam oğlum.
Ne sevgiler yaşadım içimde,yazdım anlatamadım
onun içindir size korkudan yazamadım oğlum.
Yaşamak mı güzeldir,yazmak mı?Hala bulamadım.
Baba derken gözüme bak..anlarsın oğlum.
Bilsem ki sevgi anlatılır,dizelerim bitmez
bir değil,binlerce şiir yazardım oğlum
bilirim sevgiyi anlatmaya dizeler yetmez.
Yetseydi şiirler çoktan biterdi oğlum.
Ne babalar,ne oğullar göçtü dünyadan
sevgiler toprağa sığmıyor oğlum,
sevgi öyle bir duygudur, vermiştir yaradan
dağı deler,çöller aşar kimse göremez oğlum.
Sevgi dediğin bazen kar olur yağar.
Üşütür seni,kar soğuktur oğlum.
Erir,su olur toprağa hayat katar,
sen baharı gör,sellere bakma oğlum.
30 Kasım 2007 Cuma
Ben ağlayamam,gülemem;çünkü babayım
oğlum
Her sabah kalktığımda
Mışıl mışıl uyumanı seyrediyorum oğlum
Seni uyandırmamak için öpüyorum al yanaklarını yavaşça
Unutma beni diye
Geri gelicem diye
Baban akşama tekrar gelecek diye.
Her sabah seni ne kadar beklediğimi
Yeniden hissediyorum
Seni aylarca annenin karnında
Nasıl sabırsızca beklediğimi
Bir bilsen oğlum.
Senin içindi her şey
Artık dünya senin için dönüyordu
Senin etrafındaydı artık herkes
Senin o küçücük ellerin içindi.
Sen dünyaya merhaba dedin ya oğlum
Keşke daha önce gelseydin
Gelseydin de baba deseydin bana
Sarılsaydın bana sımsıkı.
Ama olsun oğlum
Geçte olsa şimdi yanımdasın
Şimdi sen varsın
Her şey senin için oğlum.
ibrahim sadriden alıntı
Sen benim onyedi yaşımsın,
Deli çağımsın...
Sen benim ayakkabılarımın arkasına İlk basışımsın .
İlk cigaram, İlk ıslığım, İlk kızgınlığım, İlk aldanışımsın.
Sen benim İlk ütülü beyaz gömleğim ,
İlk şiirim, İlk kavgam ,
Yaşamı İlk farkedişimsin .
Sen benim onyedi yaşımsın...
Yazlık sinemanın kapısında saçları taralı bir oğlan.
Cebinde iki gazoz parası
Gönlüne tarifsiz rüzgarlar dolan .
Iki film bu akşam,
Birinde Yılmaz Güney oynuyor, birinde Fikret Hakan.
Bak Suat Sayın söylüyor cızırtılı plaktan:
'...Rüyadır gördüğün bütün düşler ,
Gözlerin aklımı perişan eyler ,
Aşk masalından şarkılar söyler ,
Beni hülyalara salan gözlerin ...'
Yazlık sinemanın kapısında saçları taralı bir oğlan ,
Bir külah çekirdeği, mangal gibi yüreği var, bilesin...
Sen benim onyedi yaşımsın,
Deli çağımsın...
Aynaya İlk bakışım ,
Babamla İlk kavgam,
Evden İlk kaçışımsın.
Serçeleri sevdimse senden,
Minibüslerde muavinlik ettiysem.
'Bir Teselli Ver'i dinlediysem Orhan Gencebay'dan,
Emirgan'da çay içtiysem,
Tophane'de sabahçı kahvelerini öğrendiysem ,
Nerden bildiysem şiirlerini Ümit Yaşar'ın,
Pazar sabahları kapının önünden geçtiysem,
İçimdeki kıpır kıpır bu soluk nereden ...
Sen benim onyedi yaşımsın,
Deli çağımsın...
Okulu İlk asışım,
İlk kez birine gümüş kolye alışımsın.
Sen benim İlk sakarlığım, İlk tuhaflığım, İlk yakalanışımsın.
Sen benim onyedi yaşımsın...
Mahallenin delikanlısı,
Elleri ceplerinde, dudağında ıslığı,
Başında kavak yelleri.
şarkılar mırıldanıyor.
'Zalimin zulmü varsa sevenin Allah'ı var' yeni çalıyor 45lik plaklardan.
Hayri şahin ortalığı kavuruyor.
Mahallenin delikanlısı,
Cebinde iki gazoz parası.
Yüreğinde garip bir pıtırtı
Alışmaya çalışıyor sana alışmaya.
Akşamları işportaya çıkıyor,
Bir defter, bir kalem, bir de çakı alana aynayı bedava veriyor.
Yani günler geçiyor onyedi yaşının bütün tadıyla ...
Sen benim onyedi yaşımsın,
Deli çağımsın...
İlk maça gidişim, Cemil Turan'ı İlk seyredişim, İlk sevincimsin.
Ben anamın muskasını nasıl astıysam göğsüme öyle güvendiğimsin.
Sabahları eskici geçiyor kapıdan
Karşı komşu Nafile Teyze bakkaldan ekmek istiyor
Çocuklar top kovalıyor mahallenin arsasında
Bir bakıyorum cama da iki güvercin konuyor iyi mi,
Herşey güzel oluyor.
Bu hengame nasıl yakışıyorsa İstanbul'a bana da aşk öyle yakışıyor.
Anam koş kapa diyor muslukları,üç gündür akmayan sular geliyor.
Ben onyedi yaşındayım, hayat benden yana duruyor ...
Sen benim onyedi yaşımsın,
Deli çağımsın...
Sen benim ayakkabılarımın arkasına İlk basışımsın.
İlk cigaram, İlk ıslığım, İlk kızgınlığım, İlk aldanışımsın.
Sen benim İlk ütülü beyaz gömleğim,
İlk şiirim, İlk kavgam, yaşamı ilk farkedişimsin...
Sen benim onyedi yaşımsın,
Sen benim, sen benim, sen benimsin.
Sen benim her şeyimsin.
Hiçbir şeyimsin, hiçbir şeyimsin ...
Göremezsem bile seni,
Göremezsem bile seni,
sana sevgim hiç eksilmez.
Öyle çok sevdim ki seni,
kimseler böyle sevemez.
Kâlbimdeki şu yerini,
hiç kimseler dolduramaz.
Sevdamın çiçeklerini,
ayrılıklar solduramaz.
Yaktığın aşk ateşini,
inan kimse söndüremez.
Ruhumda ki hayalini,
yıllar bile eskitemez.
ona
O verdiğin son resmini,
yıllar yılı hep sakladım.
Sensiz geçen günlerimde,
ona bakıp,seni andım.
Mazim ile bir köprüdür,
karşımda ki hatıralar.
Ruhumda ki bir törpüdür,
sensiz geçip giden yıllar.
Geçip yıllar,ömrüm bitse,
bir nefessin sen içimde.
İsmin olur son kelime,
o nefesi verdiğimde.
Zaman geçip,geldiğinde.
Gömdülerse beni kabre.
El sürersen toprağıma,
huzur bulur,ruhum yine
28 Kasım 2007 Çarşamba
kader utansın
Adına yazdığım şiirler utansın şimdi
Senin için yürüdüğüm yollar utansın
Sana harcadığım zaman utansın şimdi
Kalpten söylediğim sözler utansın...
Sen benim en büyük hatamsın
Başı güzel sonu kâbus, rüyamsın
Kesin hüküm verilmiş davamsın
Kadermiş ne diyelim, kader utansın...
susuyorum
Susuyorum...
Diyecek söz bulamayınca, kaderimin ettiklerine!
Elden bir şey gelmiyor,yazılmış her bir oyun ta ezelden.
Çoğunluğu dram temalı, pek azda mutluluk serpiştirilmiş,
Onlarıda doyasıya tatmak haram!
İlahi emir böyleymiş.
Ağlıyorum...
Gülecek yüz bulamayınca, bunca vurgundan sonra,
Ne kadar hüzün varsa ihtilal yapmış, sindirerek sevincimi.
Dert bataklarında çırpınışlarım,karalardan çok uzakta,
Yazgılarımdaki rol;ıslak gözler oldu hep!
İlahi emir böyleymiş.
Ölüyorum...
Yaşayacak güç bulamayınca, sırtımdan hançerlenmelerimde,
Kimi sevsem, kendi ruhunda katil
Beni, benim sevdamla yaralayıp dururlar...
Acı çekerek yaşamaksa,her acıda ölüyorum!
İlahi emir böyleymiş.
kaç bahar kaldı anne
Kaç bahar kaldı anne
Dizinde uyunacak
Kaç şafak kaldı anne
Sesinle uyanacak
Kaç hafta kaldı anne
Doya doya saracak
Kaç bahar kaldı anne
Seninle yaşanacak.
Bir ömür yetmez anne
Bin ömür ayrılmasak
Bin ömür yetmez anne
Asırlarca kopmasak.
Kollarında koynunda
Uyumaya doyamam
Sımsıcak öpüşüne
Doymadım hiç doyamam.
Ben sensiz sen de bensiz
Yapamayız yaşamak
Ne sütünü ne kokunu
Kainatta bulamam
Gökyüzündeki mehtapsın
Suya susamış topraksın
Yeni açan bir yapraksın
Kalbime filizler verdin.
Ateşten tüten dumansın
Kasıp kavuran boransın
Filizlenen bir budaksın
Kalbime yapraklar verdin.
Kalbim içinde bahçesin
Renk renk açan çiçeklersin
Beni sevdanla öldüreceksin
Kalbime acılar verdin.
Kıyıya vuran dalgasın
Seller gibi çağlayansın
Hem gürler hemde yağmasın
Kalbime acılar verdin.
sen olmadan
Sen olmadan nefes alamıyorum
Gündüzleri görmüyorum gecelerde yaşıyorum
Kaç kişiyi koymak istedim senin yerine yapamıyorum
O kadar temizsin ki hayalimde onu seninle kirletmiyorum.
Seni bende sensiz yaşatıyorum anlamıyorsun
Gözlerinin önünde çürüyüp gidiyorum görmüyorsun
Senin yüzünden insanlardan uzak yaşıyorum
Gözlerimdeki seni görmelerinden korkuyorum.
Seni her gördüğümde bin kere ölmek istemiyorum
Her şeyimi sende bıraktım o yüzden buralardan gidiyorum
Geceden daha karanlık gözlerinin rengine yürüyorum
Sensizken de yaşamıyorum anla işte ölüp ölüp diriliyorum.
kalbini dinle
Hiç kimseyi aldırma
Başkasının sözüne kanma
Hiç kimseye boyun eğme
Yalnız kalbini dinle.
Hayatta çok aşık olacaksın
Çok kişiye sevdalanacaksın
Belki evlenip yuva kuracaksın
Ama yalnız kalbini dinle.
Kuşlar konacak pencerene
Aşk türküleri söylecekler
Yeni sevdalar getirecekler
Ama sen kalbini dinle.
terk ediliş
Ağlıyorum görmüyormusun?
Gözlerimden akan yaş hadi sil de
Avuçlarında kalsın tüm suskunluğum
Avuçlarındayken ölmek istiyorum.
Ölüm nedir diye kendime soruyorum?
Ayrılık ölümden de zor diyorum
Her gece olduğu gibi
Yine bu gecede seni yutkunuyorum.
Penceremin önünden yollara bakıyorum
Yağmur yağıyor, yağmura inat ağlıyorum
Haykırıyorum yağmura,dağa,taşa
Haykırıyorum senli yalnızlığa.
Yağmur; sen neden yağıyorsun
Gözlerim gibi her gün nemli mi gökyüzün?
Rüzgar; neden yürek dağlıyorsun
Benim gibi hala gidenin ardından mı bakıyorsun.
Güneş; neden yakıyorsun
Sende benim gibi her terk edilişte
Bir orman mı yakıyorsun
Neden dünyayı hala aydınlatıyorsun
Sende benim gibi her gidişin ardından
Bir umutla belki gelir diye.
25 Kasım 2007 Pazar
24 Kasım 2007 Cumartesi
22 Kasım 2007 Perşembe
üzüntüm sana değil
Berim yerim burası değil istemiyorum artık
Ne seni ne senin gibileri
Aşkı tatmaktı tüm istediğim
Bir yudum sonrası zehir oldu
Ne sevdin dersin nede sen seversin
Halbuki ilk günler deli oluyorduk birbirimize
O kadar alışmıştım ki sana yaşadığım çevreyi unutuverdim
Balıklarıma bile bakmaz oldum
Şekeri bitmiş ağlayan çocuk gibiyim
Mutsuzum
Üzüntüm sana değil çaldığın günlere
çal be telefon
Her an,elim ahizeye uzanır,
Ararsın diye beni...
İki kulağım dört olur,
Bekler telefon zilini.
Dilimden düşer,içimden geçirdiğim;
Çal be telefon !..
Ay ışığında yazdım bunları,
Hani,"mehtap" derler ya.
Yıldız dolu gökyüzün varsa,
Ölüm dokunmaz sevdana...
Uzansan tutacaksın gibi,
Ayağının altında Ankara 'nın ışıkları...
Uzandım yıldızlara,tutamadım,
Ay ışığında yazdım bunları;
Ağladım...
Ankesörlü telefon yanı başımda,
Seni düşünüyorum,
Arar belki diyorum...
Hadi,
Çıldıracağım;
Çal be telefon !..
Seni duymak,
Ateş etti,gülisatan yüreğimi...
Sesini dymak,
Bana ne kazandırır ki ?!.
Sen uzaksın bana,
Yüreğin uzak;
Telefonun başında ne bekliyorum ki...
Bilmiyorum...
Ya telefon çalarsa,
Bir kez daha kıracaksın kalbimi belki,
Olsun,
Sesini duyayım,
İyi olduğunu bileyim yeter ki...
Herşeyi göze aldım,
Yüreğim çatlayacak;
Çal be telefon !..
Yıllarca,
Evet yıllarca yere çaldım içimi;
Ölmedi sevgim,
Öldüremedim içimdeki seni !
Ümidimi çoktan gömdüm de mezara,
Aşkından kırtulmadı yüreğim...
Hayal bu;
"gözlerinde gözlerim,
ellerinde ellerim"
Hep aynı düşteyim yıllardır...
Bırak bu aşkı ne olur,
Sevgili içim !..
Kulakların çınlasın canım;
An beni...
Sesini duymak istiyorum;
Ara beni...
Sevgi adına,sevgi adına,
Çal be telefon !..
Bu şarkı çalmasa uzaktan,
Vurmasa kulağıma,
Belki de seni,anmayacaktım...
Gecenin bu saatinde,
Mehtap,yıldızlar varken,
Gözyaşları içinde,
Olmayacaktım...
Bu şarkıyı,
Birlikte
Dinlemiş olmasaydık,
Ağlamayacaktım...
Hatlar bozuk olmasın,
Dua bu...
Belki beni ararsın,
Yıkma umudumu;
Çal be telefon !..
Zil çalıyor,
Telefon başkasına...
Yıllardır bekliyorum,
Bir kez de benim için
Çal be telefon !..
Sessizce de olsa çağırma beni
Sessizce de olsa çağırma beni
Kulağım keskindir duyabilirim
Şakadan da olsa gel deme emi
Deliyim, şeytana uyabilirim.
Benim gönlümü hapsetme kafese
Kulak kabarttım en küçük bir sese
Yaralı bir kuşum dinlemem ökse
Elimle, canıma kıyabilirim.
Selam olsun dağda gezen efeye
Hastayım Şiire şarkıya neye
Mecnunla kendimi aynı kefeye
Koymadım amma koyabilirim.
Gidebilir misiniz sırt çevirip?
Gözümden dökülen bir gözyaşımın
Bedeli kaç kuruş bilir misiniz?
Çatlamakta olan sabır taşımın
Hakkını ödeyebilir misiniz? ...
Nice sevdaların hicranı bende
Siz sevdanızdan habersiz misiniz?
Dostun,karşında acı çekerkende
Siz hayata gülebilir misiniz? ...
Gidebilir misiniz sırt çevirip?
Söyleyin,gerçekler çıksın ortaya
Yoksa,beraber devranı devirip
Bilelim,nerdeymiş edep ve haya...
Bulamadım orta yolu,ben neden?
Yanlış olan,çok ama çoksevmek mi?
Nerede şimdi,beni bir bir terkeden?
Benden isteğin,ateşten gömlek mi?
can dostumsun
düşünüyorum da düşüncelerin en güzeli olsa gerek seni ,
dostumu düşünmek
gece yarılarına kadar oturduğumuzu,
birlikte güneşin doğuşunu izlediğimizi
gökyüzündeki yıldızları hatırlıyor musun…?
nasıl parlıyorlardı birlikte olduğumuzu gördüklerinde
o tatlı kavgaları hatırlar misin
o kavgaları bile o kadar çok özlüyorum ki
ne güzeldi o günler
seninle kendimi yeniden doğmuş gibi hissederdim
arkadaşım demeye bile kıyamıyorum sana
sen benim sadece arkadaşım değil CAN DOSTUMSUN
bu gece sana bilemediğin kadar çok ihtiyacım var
sana anlatacak o kadar çok şeyim varki
dertlerime derman olan dert ortağımsın sen benim
geceler çok sessiz sen olmayınca
yıldızlar bile parlamıyorlar artık eskisi gibi
bizim yıldızımızı hatırlıyor musun hani söz vermiştik
birbirimize ayrı olsak bile yıldızımız her zaman yanımızda olacaktı
yıldızlara anlatıyorum artık dertlerimi
zaten beni bir tek onlar dinliyorlar tıpkı senin gibi
o yıldız da bizim yıldızımız da biliyor ayrı olduğumuzu
simdi parlamıyor eskisi gibi
o kadar solgun ve yorgun ki tıpkı benim gibi
ikimizin de sana ihtiyacı var
duy artık sessiz haykırışlarımı
duyda gel sana muhtacım can dostum………..!!!!
yusuf hayaloğlundan alıntı
Dün gece düşümde can dostu gördüm
Ulu bir çınardan dal verdi bana
Uzandım yüzüne yüzümü sürdüm
Ben zehir istedim bal verdi bana
Dağ yanarsa yağmur çiser mi dedim
Ten yanarsa rüzgar eser mi dedim
Can yağarsa canan küser mi dedim
Çağırdı yanına el verdi bana
Can dostum dostum kül verdi bana
Ben aşkı sırtıma vurdum da geldim
Hasretin acısını çöl verdi bana
Can dostu görünce eridim bittim
Yüreğime ateş kül verdi bana
Can dostum dostum kül verdi bana
Aşk olmazsa kalem yazar mı dedim
Dost olmazsa gönül tozar mı dedim
Hayaloğlu sana kızar mı dedim
Yanağımdan öptü gül verdi bana
Can dostum dostum gül verdi bana
mapus
Açıldı bir kapı girdim içeri
Dört duvar tel örgü her yer çevrili
Kesti saçımı bir mahkûm berber
O an kahrediyor bu ceza evi
Girersen koğuşa kilitlenir kapı
Uyutmaz insanı mahkûmun ahı
Ne gecesi rahat ne sabahı
Kahrediyor insanı bu ceza evi
Dost akraba gelir dinler derdini
Düşünür durursun özgür halini
Bir de gözü yaşlı o sevgilini
Ayırır yıllarca bu ceza evi.
canım sevdiğim
Önümde uzanan onca sensiz seneler
Düşünemiyorum nasıl geçecek bu kara geceler
Ucunda sen olmasan anlamsız tüm çileler
Katlanırım bir tanem yeter ki seni vaat etsinler.
Kim sevebilir ki seni, benim sevdiğim kadar
Hiç düşündü mü biri, seni düşündüğüm kadar
Varsa böyle biri söyletme beni bu kadar
Yok, daha güzeli, seni ölümüne sevmek kadar...
Canına Can Verirdim
Canına Can Verirdim
Sen bir nazlı gül olaydın
dalına yaprak olurdum
canına can verirdim
acına toprak olurdum
sen bir damla yaş olaydın
başına bulut olurdum
düştüğün denizlerden
her damlanı bulurdum
sen bir türkü olaydın
kıskanırdım rüzgarlardan
kalbime koyardım sesini
yalnızca ben duyardım
tual olaydın fırçalarıma
sevginin rengine boyardım
ne okşardım saçını
ne öpmeye kıyardım
ne elveda eder
ne görmeye doyardım
sen de sevseydin beni
başımın üstüne gezdirirdim
kalbimin içine koyardım
canına can verirdim
kanına kan veririrdim
sende sevseydin beni
sende sevseydin beni
yağmur olur yağardım
bulut olur ağardım
yoluna toprak olurdum
dalına yaprak olurdum
sen de sevseydin beni
sende sevseydin beni
aşkına çıra olurdum
pervane olurdum ışığına
etrafında döner dururdum
sende sevseydin beni
önüne yol olurdum
kapına kul olurdum
sende sevseydin beni
burdayım
ben buradaydım hem de yüreğin kadar yakınındaydım.
zaten hiç oradan da ayrılmamıştım.
soğuk bir gecede ellerimi bıraktığın yerdeydim.
ama sen yoktun güzelim,
bir tarafım sayende yarımdı..
bir umdum vardı,o da yok şimdi..
evet Bir ekim gecesi
acımasızca elimden alındı....
bir enkaz yığınından farksızdım artık.
saçım sakalım bir birine karıştı,
sigarayı da üç pakete çıkardım,
güzel olan her şeye çizgi çektim,
adına,sevdana şiir yazmayı da bıraktım kendimi yalnızlığa bıraktığım gibi....
ve gecenin en sarhoş saatlerinde
haykırarak yemin ediyorum...
bir daha böyle sevmeyeceğim diye.....
bedduamdır.
Damla damla yüreğine kan aksın
Arayıp dermanın bulamayasın
Cehennem ateşi oy seni yaksın
Düşesin deryaya sönemeyesin.
Yatar iken ter dökesin yatakta
Tahta tabut hazırlansın sokakta
Bu hafta olmasın gelecek hafta
İnleye inleye ölemeyesin.
Uyuyup uyanıp kabus göresin
Bir gecede binbir sefer ölesin
Sagında solunda seytan göresin
Azrail’e canın veremiyesin
Toplansın basına bir sürü insan
Esin dostun desin ölmedi yılan
Sermayen olsun yalanla dolan
Bir yerde hakikat bulamayasın.
Adıgüzel hakka bağla özünü
Tanrı kabul eylemiştir sözümü
Ahirettede güldürmesin yüzünü
Sırat köprüsünden geçemeyesin.
dilerim allahtan
ellerinden tutup yemin ederken
inandım ayrılık yokbize derken
çaresiz bırakıp çekip giderken
cezanı ben değil allahım versin
dilerim allahtan ecelin gelsin
kapında çok gecem sabah olurdu
dostlarım hepbeni sarhoş bulurdu
obitmez nazlarıb benide yordu
cezanı ben değil allahım versin
dilerim allahtan ecelin gelsin
mutluluk yerine acı bulasın
bir lokma ekmeğe muhtaç olasın
selamsız sabahsız yanlız kalasın
cezanı ben değil allahım versin
dilerim allahtan ecelin gelsin
bedduam
Geçsin bütün ömrün ağlayıp inlemekle
Kulakların çınlasın hep baykuş sesi dinlemekle
Gözlerinden akan yaş dinmesin silmekle
Gözlerin,Görmesin Beni kırdığın için
Kara bir bulut sarsın evinizin damını
Hep azrail beklesin almak için canını
Ben değil,Benim AŞKIM emsin kanını
Damarların tıkansın Beni kırdığın için
Türlü ipek saçların birer birer dökülsün
Öksürdükce içinden ciğerlerin sökülsün
Herkes neşe içinde,SENİN boynun bükülsün
Benden beter olasın Beni kırdığın için
En sevdiğin elbise ,Tabutuna sarılsın
Yılan,Akrep yuvana mezarına sarılsın
Mezar taşına yazılsın,KALP siz kız diye
Okuyan olmasın,Beni kırdığın için
BAHARDA ANLAT
Bana baharı anlat, dizelerinde,
Çiçekleri, arıları, kelebekleri,
Doğayı anlat doğallıklar içinde.
Bana sevdayı anlat,
Bakışlardaki heyecanı
Uzaklıklardaki özlemi anlat
Bana yaşamı anlat
Umutsuzluklardaki umudu
Kayıplardaki acıyı anlat bana.
Kucağımda çocuk ol,
Deliliklerden söz et bana
'baharda nisan fırtınasını' anlat bana.
Yağmurda nasıl ıslandığımızı anlat,
Bahar kokan yaşamdan söz et,
Yaşadıklarımızı anlat.
Her baharda 'bir nisan 'gününü anlat.
Hizmetkarlığımı yaşat bana
Senle olan duygularımı yaşat.
Kulaklarıma fısıldayan nağmelerini,
Saçlarıma taktığın
Kır çiçeklerini anlat
Bana baharı anlat hayat boyu
'baharda nisan fırtınasını' anlat.
SEVMİYORUM
Bir bahar sabahı beni terk edip gittin
Hiç acımadan, gözyaşlarımı hesaba katmadan
Merak ediyorum bunu neden yaptın
Oysa ben, sen yanımdayken
Bayramlıklarını giymiş öksüz çocuk gibi sevinirdim
Gök yüzündeki yıldızları yeryüzüne indirirdim
Sensiz olduğum anlardaysa
Bilir misin sensiz yatağımda seni düşlerdim
Yağmurlu gecelerde üşürdüm
Senin yerine yastığıma sarılırdım
Kar yağdığında çocuklar gibi sevinir, kıpır kıpır olurdu içim
Mevsimlerden en fazla kış mevsimini severdim
Sormuyorsun neden kış mevsimini sevdiğimi
Çünkü kış geceleri soğuk ama gündüzleri ağaçlar gelinlik giymiş gibi olurlar
Ve ben seni düşlerim gelinliğimle beraber
Kıştan sonra bahar gelir
Sana kavuşma mevsimidir bahar, aynı zamanda terk edip gittiğin mevsimdir
Ve yaz geceleri aşkın gibi yakar içimi
Güzün gelmesiyle yapraklar sararıp dökülür
Ben de onlar gibi solarım
Yine mevsimlerden kış
Eskisi gibi sevmiyorum kış mevsimini artık
Çünkü ardından gelen bahar
Ve de sensiz gelen bu kaçıncı bahar
SENİ SEVİYORUM İNADINA
Bağrıma bir acı olup yerleştin
Gözlerindeki anlamı
Hareketlerindeki anlamları
Biliyorum
İçindeki fırtınaları okuyabiliyorum
Yaşadığın içinde yaşattığın duygularını biliyorum
Güzel gözlü kız
Beni sevdiğini biliyorum
Beni sevdiğini biliyorum
Sana kalbimi ruhumu
Tüm saf duygularımı
Açmak isterdim
Açamam bilmediğin acılarıma cefalarım
Çilelerim var
Hayatta kalmak istemediğimi bilmiyorsun
Hayatta kalmak istemiyorum
Yaşamak istememe sebeplerimi bilmiyorsun
Seni zayıf ve güçsüz yanlarımın yaratacağı sıkıntılara sürüklemek
İstemiyorum
Yüzün kadar ruhun da mahsum
Kalbin kadar gözlerinde güzel
Seni tüm saflığınla ve güzelliklerinle
Acılarıma çekmek istemiyorum
Güzelim şunu da itiraf etmem gerekiyor
Sana aşık oldum
Seni seviyorum
Tüm acılarımın yarattığı pusu biraz olsun azalttın
Hayata biraz umutla bakmamı sağladın
Yüzündeki güzel gülümse ruhuma uzun bir aradan sonra
Huzuru yaşattı.
Güzel kız seni seviyorum
Ama hayata karşı olan güvensizliğim elimi bağlıyor
Sana doğru uzatmama engel…
Yakın bir zamanda defalarca ölümün kıyısından dönüşümün
Yaraları henüz iyilşemedi sana doğru adım atmama engel
Tüm yazdıklarım ve yazamadığım
Acılarıma inat seni seviyorum
Yüreğinle acılarıma ortak olabileceğine
İnanıyorsan
Beni hayatta tutmayı başarabileceğine inanıyorsan
Kalbim sana açık
Kırpıp durduğun gözlerindeki huzur verici ışığınla
Vücudunda oluşan heyecanlarla
Ruhundaki saflığınla
Seni bekliyorum
Bana bir adım atmanı bekliyorum
Güzel kız seni acılara sürüklemekten korkuyorum
Gel ve beni bu korkulardan kurtar
Hayata bağlanmamı sağla
Aşkınla güzel yüzünle
Gel seni bekliyorum
Seni inanamayacağın
Kadar çok seviyorum.
Kalbim sana açık
Her zerre acıma inat
Her kindar yaralarıma
İnat seni seviyorum.
AZİZİ NESİNDEN ALINTI
Ya zamanından çok erken gelirim
Dünyaya geldiğim gibi
Ya zamanından çok geç
Seni bu yaşta sevdiğim gibi
Mutluluğa hep geç kalırım
Hep erken giderim mutsuzluğa
Ya her şey bitmiştir çoktan
Ya hiçbir şey başlamamış
Öyle bir zamanına geldim ki yaşamın
Ölüme erken sevgiye geç
Yine gecikmişim bağışla sevgilim
Seviye on kala ölüme beş
BAĞIRMAK İSTİYORUM
Sokulmak istiyorum kollarına
Bir gitar sesi ile
Gecenin karanlığında
Boşalan ellerimin teri soğumadan
Beni bırakma diye
Bağırmak istiyorum.
Koşmak istiyorum şehrin sokaklarında
Ansızın durup gözü yaşlı
Vitrin camlarından yıldızlara bakıp
Bağırmak istiyorum.
Sıyrılmak istiyorum
Kalabalığında şehrin
Beni terk edip gittin ya
Hayatımda ilk defa
Yorganıma sarılarak
Defolun diye.
Düşlerime bağırmak istiyorum.
Ciğerlerime çekiyorum
Ciğerlerime çekiyorum
Bafra tütünüm usulca seni
Sen yanarken için için
bilsen deli kız, bir bilsen
Döktüğüm yaşlar kim için
Başlı başına bir sanatmış yaşamak
Yaşamak düşmelerle kalkmalarla,
Hakkıyla, layıkıyla icrası için
Kah tufanları beslesin
Kah yangınları söndürsün gözlerim, gözlerin
Hey derdi aşkımdan büyük sevdiğim,
Ağır ağır ciğerime çektiğim Bafra tütünüm,
Ağla sellercesine yangın büyümesin
Sil gözlerin, taneler bağrımı delmesin
Ve yanasın için için, ben de yanarım sen için...
BABAYA ÖZLEM
Sen babanı hiç sevmezdin
Sana göre çok asabiydi
Ne yaptığını hiç anlamazdın
Ama baban olduğunu bilirdin
Oğlum saçını öyle dikme havaya
Adam gibi traş ol derdi
Oğlum çöyle oğlum böyle derken
Bir bakardın bu adam senin herşeyine muhalefetti
Anneni çok severdin
Çünkü o senin herşeyine karışmazdı
Yaşın henüz 18'di senin
Çok şey bildiğini zannedip
Az şey biliyordun aslında
Söylenenlerin tersini yapmaktı zevkin
Birgün her zaman yaptığın gibi
Çok geç saatlerde gelmiştin evine
Tam evin önüne gelmiştin ki
Bir kalabalık gözüne ilişmişti
Birden ananın feryadını duyup
Koşmuştun eve doğru
İlginç bir andı doğrusu
Evden bir cenaze çıkıyordu
Ve o tabuta sarılı olan
Hep kızdığın asabi babandı
Sen o vakitler anlamıştın babanı
Ona teşekkür etmek istiyordun
Teşekkür ediyordun belki
Ama bu teşekkür
Seni duyma şansı olmayan
Toprak altındaki bir garip cansıza
Şimdi gecelerce ağlıyorsun
Babam diye inliyorsun
Geçmişi rahmetle anıyorsun
Babanın istediği gibi traş oluyor
İş çıkışında beklemeden
Evin yolunu tutuyorsun
Belki baban bunları görmüyo diye
İçin için yanıyor yüreğin
Ama bu sana babandan kalan
En büyük hatıra
Ömür boyu yetecek
Ve bir ömrü adam gibi sürdürecek olan
Acımsı bir duygusu olan bir hatıra
Sen artık o asabi adamı anlıyorsun
Ve sen artık babanı seviyorsun
baban varsa
Büyümek hiç zor değil aslında,
Çıkmaza girdiğinde yolun
Çıkışı bir gösteren varsa
Saplanıp baktığın yerde,
‘Tut elimi ‘ diyen varsa..
Büyümek hiç zor değil aslında
Ağlarken gülebilmeyi, emekleyip yürümeyi
Yanlışında ‘Dur! demeyi
Arasıra kulağını çeken varsa..
Büyümek hiç zor değil aslında,
Sevilmeden sevebilmeyi,
Haksızlık etmeden nefreti,
En kötüde iyiyi görebilmeyi,
Sana insanlığı öğreten varsa.
Büyümek hiç zor değil aslında,
Başını öne eğmeden yürüyebilmeyi
Doğruyla yanlışı ayırt edebilmeyi,
Değerleri yitirmeden ilerlemeyi,
Sana bir gösteren varsa.
Büyümek hiç zor değil aslında
Bitmeyen sabrıyla, sorduğun her soruda
Bıkmadan usanmadan.O hep yanındaysa
Senın için şemsiyesi hep açıksa
Böyle bir rehperin varsa hayat okulunda.
Büyümek hiç zor değil aslında
Düşündüğünde yüreğini ısıtan
Seni şefkatiyle hep saran
70 yaşına geldiğinde bile
nasılsın diye soran bir Baban Varsa…
babama mektup
Gurbet acısıyla sızlar kollarım,
Geceler uykusuz,yorgun ağlarım,
Rüzgarları seni sanıp sararım,
Gözlerim,hasretinle ağlar babam.
Ahenkle düşüyor güz yaprakları,
Öfkeli ağaçlar sızlar dalları,
Geveze yağmur ıslatırken yolları,
Günlerim,hasretinle ağlar babam.
Seni işliyorum,gönül oyama,
Gözümdeki yaşlar hasretime yama,
Ayrılık can damarımda bir kama,
Yüreğim,hasretinle ağlar babam.
Seni düşündükçe gurbet kederim,
Sana ömrüm boyu dua ederim,
Hasret alın yazımmış,ben ne derim,
Kaderim,hasretinle ağlar babam.
21 Kasım 2007 Çarşamba
babama
Sen gideli beş yıl oldu Baba...
En son beş bayram önce ziyaret etmiştim kabrini
Kendi kendimi sorguladığımda
Seni hatırlamadığım gün yok gibi.
Gelmeyişim vefasızlığımdan değil
Gücenme ne olursun!
Çok şeye küskünüm
Kırgın ayrıldığın Anama
Köyümüze, evimize...
Hani çarşıdan pazardan geldiğinde
Yüksek sesle bizi çağırdığın
Dar sokağın sensizliğine, sessizliğine
Gelipte seni bulamadığım yerlere
...Ve sanki kendi kendime küskünüm.
Yine de, anlatacak güzel şeyler olduğunda
Dualarımı göndermekle kalmayacak
Gelip, başucunda dualar edeceğim
Ben ağlasam da sana
Üzülme Baba! Diyeceğim.
Gittiğin yerden dönmek mümkün olsaydı eğer
Niye gelmiyorsun diye darılırdım sana
Sen gelmesen de, ben dayanamaz gelirdim
Ellerinden, gözlerinden öper, sarılırdım sana.
Yolculuk vakti gelen herkes gibi çekip gittin de
Yolculuğunun başladığı yer ve
Ayrılırken vedalaşamamak beni çok üzdü Baba!
Özlemek, yokluğuna üzülmek bir tarafa
Varlığında
İçimden geçen güzellikleri gösteremeyişim
Sana gönlümce yardım edemeyişimin üzüntüsü
İçimden çıkmıyor bir türlü.
Bâzı şeyler olmadı mı olmuyor işte...
Hani çocukluğumuzda anlatırdın bize
Daha doğduğunda anasız kaldığını, ne zorluklar çektiğini
Olmazları, çaresizlikleri
Sen daha çok görmüş geçirmişsin, anlarsın beni
Ya çoğunu içime attığım sevgim...
Anlatamadığıma, açığa vuramadığıma yanarım.
Yanmak, üzülmek, keşke demek
Anlamsız olmasa da, faydasız.
Yine de, keşke diyorum; küçük bir çocuğun
Cesaretine, atılganlığına sahip olsaydım
Sarılıp boynuna öpseydim doyasıya
Zaman çok değerli olduğu kadar, çok ta insafsız
Velhâsıl, yaşarken kıymeti bilinmiyor
Sonunda kaybettiklerini ne kadar özlesen de benim gibi
Beş bayram geçse de aradan; gelinmiyor...
Mekânın Cennet olsun Baba!
Uzaklarda da olsa
Uzaklarda da olsa insanın sevdikleri
Ona, yüreği kadar yakındır
Gülüp oynasa bile ara sıra
Acısı hep içinde saklıdır.
İnsanın sevdiği uzaklardaysa
Bir fırsatını bulur, ona gelir
Öper-okşar ellerini
Dizlerine kapanır
Bir kez görmek
Bir kez sarılıvermek ellerine
Ona teselli verir.
Şimdi öyle uzaklardasın ki
Ne bir yol var sana ulaşan
Ne mektup, ne telefon.
Gemiler yol almaz o denizlerde
Uçakların kanatları yetmez
Kuşlar bile bilmez bu yolu
Gül kokuları erişemez.
Seninle aramızda
Şimdi uçsuz-bucaksız sonsuz.
Yalnızca seni bana getiren
İçimde duyduğum
Beni yoktan var eden sevgin.
Her geçen gün
Sevgilerle örülür hasretin!...
HANİ
Ne hayaller kurmuştuk?
Bir sabah çıkıp şu kapıdan,geri dönememeyi hiç düşünmeden,
Ne hayalller kurmuştuk?...
Öyle ya,
Hayallerimizin içine unuttuuğumuz,
Hiç hesaba katmadığımız bu ölüm neden yoktu baba?
Hani bu sene evimizin temelini atacaktın?
Hani düğünümde en çok kaşığı sen kıracaktın?
Sen kazandın sen!
Galatasaray artık şampiyon
Ve ben sigarayı bıraktım baba....
Elmalar çiçek açtı göremeden
Koyunlar kuzu verdi süremeden
Bayramlar oldu elin öptürmeden,
Çekip gittin,perişan etin baba...
Dertliyim bulur musun dermanımı?
Ağlasam duyar mısın feryadımı?
Şimdiden öksüz koydular adımı
Gittin,bizi perşan ettin baba...
BABAM
Yıllardır özlemle bekledim beni sevmeni
sana benzemek
sana ait bir şeylere dokunmak
senin kokunu duymak varlığını hissetmek
benim için bir ibadetti sanki
kimseye benzemezdi kapı çalışın
anlardım senin geldiğini
koşarak atılırdım boynuna
sende severdin beni
ama pek belli etmezdin.
Soğuk mesafelerin gelirdi
sıcak sevgi dolu kollarından önce
hep kursağımda kalmıştır sana söyleceğim
sözlerim
sevgimi bile anlatmayı bırak göstermeye
korkardım
ama yine de vazgeçmezdim seni sevmekten önce
büyüdüm
artık soğuk mesafeler kalkmıştı ortadan
arkadaş oluverdik seninle
derdime ortak
yoluma yoldaş oldun.
Bıkmadan usanmadan sevdim seni
sevgin karşılıklıydı elbet
ama hiç belli etmiyordun.
Sen içinde bense hevesim kursağında kalmış
bitap bir biçimde
yinede pişman olmadım seni sevmekten
sana söylemediğim çok şey var be BABA
mesela seni ne kadar çok sevdiğimi
sensizlikten korktuğumu
yokluğuna dayanamayacağıma
ben seni çok seviyorum be BABA.
baba
Baba olduğun zaman babalığı anlarsın
Yüreğine ateş düşer alev alev yanarsın
Çocuğun hasta olsa için yanar ağlarsın
Babanın ne olduğunu o zaman anlarsın.
Çocuğun hasta olsa doktorlara koşarsın
Sen zamanesin baban ölse bakmazsın
Birgün sende öyle bir evlada raslarsın
Babanın ne olduğunu ozaman anlarsın.
Hep dersin herşey çocuğumun olsun
Onun geleceği için gece gündüz koşarsın
Büyüyünce babanı görmeyesin diye kaçarsın
Aynı şeyler senin başınada gelir anlarsın.
Bir gün gelir bir mezar yeri ararsın
Kaybettiğin babanı o mezara saklarsın
Belkide oturur baş ucunda ağlarsın
Sen babanı kaybettikten sonra ararsın.
19 Kasım 2007 Pazartesi
yabancı
Bir başka anlamı daha varmış uzaklığın,
Böylesi bir yakınlık ne derin bir acı, anla,
Yakınımdasın, yakınımdasın, yakınımdasın,
O kadar yakınımdasın ki sarılamıyorum bile sana.
Gözlerinde hep başka ellerin sildiği yaşlar,
Yüreğinde hep başka dillerin tesellisi…
Ölümün bile benden uzaklarda olacak sevgili,
Ne söylesem yapmacık diyecekler, ne yapsam kasıtlı,
Kim bilir ne zaman duyacağım haberini, ne olacağım?
Ağlamak bile kolay değil, "Kim bu?" diye soracaklar,
"Kim bu uzaktaki yakın, ya da yakınındaki yabancı?"
çık hayatımdan
Gökyüzü duman altı olmuş
Bulutlar ağlamak istiyor
Vakit sevgiye çeyrek varken
Hıçkırıklarla gülmek istiyor
Yağmurcu kol geziyor mevsimi yalnış
İşine karışma sadece bil ve tanış
Dilim varmıyor aslında söylemeye
Nerden uydum yalan kalbine
Yağmurcu kol geziyor aklı kalmış
Acının öyküsü içime saklanmış
Kağıttan kulelerle ördük sevdamızı
Hep yıkılmaya mahkumdu oysa
En ufak yağmur tanesinde bile
Eriyip giden kalbimde kalan
Yağmurcunun gözyaşlarıdır süzülüp akan
Sen beni duygu taciri mi zannettin
Hiç mi acımadı yüreğin bu kadar zulmettin
Hatırlar mısın seven anlar derdim bir zaman
Umurunda değil ki sen de taş kalpli çıktın
Adını, cismini sildim hafızamdan
Duygularımla oynadın korkun da yok ALLAH tan
YAĞMURCU yıkar beni tertemizim artık
Kara kalplinin biriymişsin çık git hayatımdan.
senki
yak yeniden aşkın ateşini
ne olur bırakma elllerimi
kaybetmek istemiyorum hiç yere bebeğimi
çok seviyorum seni canımın içi...
sensiz bitmiyor isyanım
yapışıyor yakama acılarım
unutamam seni ey tatlı cadım
yine bu şiirde sana sevgimi anlattım
bil artık değerini bu sevginin
ardından mutlaka güneş doğar her gecenin
unutulurmu senin o güzel gözlerin
her saniye aklımda senin her halin
sen ki benim en çılgın özlemim
sen ki benim yaşama sebebim
senki benim herşeyim
biliyorsun seni hep ama hep seveceğim
ahmet kaya yakamoz
Yağmur yağar ıslanırsın vay aman Güneş doğar kaybolursun vay aman Ay ışığı der durursun vay aman Yakamozsun sen Sessiz sessiz ağlar gibisin vay aman Zaman geldi gideceksin vay aman Bırak ay gitsin sen kal bu gece Umudumsun sen. |
yakamoz misali
Gözlerin bir yakamoz gibi Vurur her gece pencereme usulca Nedendir bilmem ama Ben her gece yakamozun amansız pencereme vurmasını izlerim Saçların hırçın dalgalar gibi Kapımın önüne dengesizce deli gibi savrulur Nedendir bilmem ama Ben o hırçın dalgaları kucaklamaya çalışırım Uzakta cılız bir ışık vurur Gecenin alaca karanlığına Nedendir bilmem ama Ben her gece umutla bakıyorum o cılız ışığa Nedendi bilmem ama, Amansız umarsız bir gece Denizin alaca karanlığında,umut dolu cılız ışıkta Hırçın dalgalarla çıka gelecekmişsin gibi Sanki Nedendir bilmem ama ben Hep bu hayallerle bakıyorum Denize amansız vuran yakamoza Nedendir bilmem ama Sanki içimde var azda olsa Geceye dair bir umut. |
YAKIŞMADI BU SEVDA
yakışmadı bana bu sevda. biz uyamadık birbirimize. ben yağmurluydum, sen günlük güneşlik. ben ağlıyordum senin kahkahaların inletirken ortalığı. ben daha çocuktum oyunlar oynuyordum, sen kalbinle de oynarım sandın ama yanıldın. sen yetişkindin o sıra beni incitirsin sandım. tek bir şey vardı uyuştuğumuz. sen de kaçıyordun ben de. ve uzaklaşıyoduk kaçtıkça birbirimizden. böyle bir sevdaydı bizimkisi. en büyük hatası kendi olan... |
18 Kasım 2007 Pazar
zemberek
Öyle bir volkan var ki,kaynıyor yüreğimde;
Nehirler söndürür mü yangınlarını bilmem?
Bir ucunda Trakya bir ucunda Kafkasya,
Fırtınalar kopuyor, hücum ediyor dünya
Akdeniz, Karadeniz ortasında Marmara,
Boğazlar dindirir mi susuzluğunu bilmem?
Öyle bir özlem var ki,duruyor benliğimde;
Sayfalar anlatır mı hasretliğimi bilmem?
Bir yanında tarihim bir yanında sancağım,
Kıyametler kopuyor, üzülüyor bayrağım
Ağlayın hey Millet !!
Ağla gözlerim ağla, karalar suyla dolsun
Cumhuriyet gemisi sonsuzluğa yol bulsun
Atam izindeyim ben, ayrılanlar boğulsun
Emanetin bu toprak helâl olur mu bilmem?
Boşaldı zembereğim nasıl geçer zamanlar?
Duymuyor kulaklarım,açılmaz oldu kollar
Sarsıldı ilkelerim, kapandı bütün yollar
Gecelerim karanlık ,çekip gitti yıldızlar
Karamsar günlerime güneş doğar mı bilmem?
Zemberek hasret dolar,şafak patlar mı bilmem?
Benim ışığım bana yeter, gölge etme sen
Zemheride Bırakma Düşlerimi
Yakıp yıkmışım her şeyi,
Târûmâr eylemişim
Gelmiş dayanmışım kapına,
Gözlerine sığınmışım
Ne olur anla beni
Öksüz ve yetim kalmışım
Çaresizim,
Sahipsizim,
Gün görmemiş bir viraneyim
Kabuslarla sıçramışım uykulardan
Ne olur anla beni,
Çekip alamadım gülüşlerimi
Bu med-cezir akşamlardan
Sevinçlerim asılı kalmış,
Karanlığın kuytusunda paslanmış rüyalarım
Ne olur anla beni
Hangi pencereye baksam,
Hangi yıldıza dokunsam
Ay çarpar yüreğimi
Ne yaparsın,
Saatler bilinmeze ayarlanmış
Her saniye bir başka hayat tadar ölümü,
Her dakika başka bir zemheri
Kar altında kalmış günlerim,
Ne olur anla beni
Bir güneş yankılansa sabahıma
Yine akşamın koynunda vurulur
Kızıla boyanır masmavi gökyüzü
Ne olur anla beni
Ayaza tutulmuş gözlerim
Soğuk vurmuş şiirlerimi
Ne olur anla
Zemheride bırakma düşlerimi
zindann
Beni yedi kat zindana atıp
Üzerime ateş yağdırdılar
Seni görmeyeyim diye
Gözlerimi dağlayıp beni yalnız bıraktılar
İsmini dudaklarım dan sileyim diye
Dudaklarıma mühür vurdular
Senin hasretini andıkça da
Sırtımı kanlı kırbaç ile yıkadılar
Gözlerim den kanlı yaşlar aksa da
Dudaklarım mühürlenmiş olsada
Sırtımdan kanlı kırbaç eksik olmasada
Son sözüm SENİ SEVİYORUM olacak...
zindan
Kalbindeki zindana hapsettin beni,
Şimdi sana hem çok yakınım, hem de çok uzağım
Dipsiz bir kuyunun içindeyim
Hem seviyorum , hem de bir o kadarda nefret ediyorum
Kalbindeki parmaklıkları zorluyorum
İmdat çığlıkları atıyorum.
Ama sesimi duyan olmuyor ,bir an içime bir korku düşüyor;
Ben bu zindanda müebbet miyim diye?
Sonra düşünüyorum;
Ne suç işledim de beni bu zindana hapsettin ?
Seviyorum çünkü;gözlerinin esiri oldum.
Nefret ediyorum çünkü; beni esir ettin.
İçimde bir ümit tahliyemi bekliyorum.
Belki müebbet değildir kurtulurum diyorum.
Şimdi sana soruyorum:
Tahliyem ne zaman?
Sen varken de aradım seni
Sen varken de aradım seni,
yokluğunda olduğu gibi,
belki seversin diye beni,
çözmeye çalıştım seni....
karanlıkta aradım seni, korkmadan,
soğuk kaldırımlarda aradım, bıkmadan,
artık bıktım yokluğundan,
soruyorum seni, her tanıdığından....
sensizliği kaldıramam bilirsin,
bilirsin de nerdesin,
sen şu yarama tek çaremsin,
sen hergün ağlattığın yüreğimsin....
satırları senle doldurdum,
her geçene seni sordum,
hiçbir şeyden değil, sensizlikten yoruldum,
artık kalbime adını koydum...
ÖLÜMDÜN YÜREĞİME
gelişlerin ölümdü yüreğime,
oysa hasrettim geleceğin güne,
çok istedim sarılmayı,sıcak tenine,
dokunamadım,bakamadım gözlerine....
kalbim aşka mezar kazmış,
aşktan yana hep yanmış,
sevdan yüreğimin düşmanıymış,
anladım sevdan harammış....
gene karşımdasın,geldin(!)
ama benim değilsin, elsin,
her gün öldürüyor gelişin
beni gömmek için mi geldin....
hep yandım, hep ağladım,
derdimi kimseye anlatamadım,
sevdan yüreğimdeydi bırakmadım
sensizken de hep ağladım.....
İNADINA
Lanet olsun sevdim bir defa,
çok seviyorum ama affetmem/inadına,
çok kırdın beni dönme asla,
ölüyorum sensizlikten ama özlemiyorum/inadına...
durup durup ağlıyorum,
yürek sancını dindiremiyorum,
yangınım göklere varıyor,
isyanım sana,gelsen de istemiyorum/inadına...
nasılda severdim nasılda,
özlemim beni aşardı da,
sana gelmedi mi yoksa,
yaktın beni affetmem/inadına...
sende haramsın bana,
içki gibi,kumar gibi,
ne yaptım bilmiyorum sana,
ağlasan da sevmiyorum/inadına...
nefretimi haykıracağım sokaklarda,
delice sevsem de/inadına,
her yerde sevgimi anlatsam da,
sevmiyorum diyeceğim/inadına...
gözlerimde yaşı görsen de,
beni sevdiğini söylesen de,
sende benim gibi kendini kaybetsen de,
teoride affedeceğim seni/inadına...
son name
Aslında döneceğini hiç düşünmüyorum,
Ben içimdeki seni yaşıyorum,
Arkana bakmadan gittin,
Bir de ihanet ettin,
Senden asla vefa beklemiyorum....
Fırtınam dinmedi gittin gideli,
Aslında çok özlüyorum seni,
Ama asla gelme geri,
Henüz gözümün yaşı dinmedi...
Oysa olsaydın yanımda,
Çaresizlikte bıraktın beni,yüreğindeki vefayla
Gözlerini arıyorum arada,
Yüreğimde salısın hala
Seni istiyorum delice,
Bilmiyorsun sen sevildiğini,bilmeyeceksin de,
Bir gün geriye gelirsen de,
Bulur musun sevgili beni bıraktığın yerde(!)
son defa
Bir çocuğum adını heceliyorum,
Kağıtlara adını dolduruyorum,
Bir vurgun yaşadım ama
Gene de ayakta durmaya çalışıyorum...
Bu mekan neresi?
Terketmekte neyin nesi,
Unutturdun bana her şeyi,
Tanımıyorum kimseyi,
Bak gene elimi uzattım sana,
Nefes alamıyorum anla,
Aşkınlayım bekliyorum yana yana,
Ölecek yoksa,gel sahip çık şu cana...
Tenin tenime değdiğinde can gelecek,
Sen gelmezsen, Azrail'e can verecek,
Bu kalp seni dursa da sevecek,
Gel son defa olsun
Belki de bu gözler seni son defa görecek?
Gidişin çok feci oldu
Gidişin çok feci oldu
İçimdeki umutlar tek tek yok oldu
Sanki alnıma dayandı silahın namlusu
Dur gitme desem sıkacaksın kurşunu....
Sen cansın,
Sen ağlatansın,
Sen sevdasın,
Yaşayamadığımsın,
Camdan dışarı bakıyorum
Saat öğlen ama hava karanlık,
Yağmuru seyrediyorum,
Belki gelirsin diyerek seni bekliyorum...
Tek bıraktın beni bu yolda
Tam ağlayacaktım
Gökyüzüne baktım,
Ordan diledim seni son defa
Belki gelirsin diye bana...
duy sesimi
Gözlerimi gene çevirdim ayrılığa
Ağlamak zor be aslında
Yaşıyorum evet
Ama tuhaftır gene sana....
Yüzüm gülüyor ama sesim donuk,
Kalbim yüreğinde ağırlanmayan bir konuk,
Bir köşesinde bağırıyorum,
Çok çalıştım sesimi duyuramıyorum....
Vazgeçtim... Vazgeçtim
Şimdi kendimi yaşıyorum
Çok özlersem elime kalemi alıp yazıyorum
Başımı kollarıma yaslayıp seni düşünüyorum,
Seni her gün yüreğimdeki aşka yazıyorum..
ah sevgili
Bir gün gözlerimi açtığımda sen yoktun. Uyku sersemi olmalıyım ki; döneceğini düşündüm o an. Sonra aklıma geldi beni 24 saat önce terkedişin... Her şeyin bir sebebi vardı da bu ayrılığın bir sebebi yoktu. Sonra evi toplamaya başladım, yani umursamadım gidişini... Senin için kendimi feda etmemi dahi unutmuştum. Vicdanım rahattı, ne dua ediyordum, ne beddua... Yani bunun bir oyun olduğunu düşünerek sıranın sende olduğunu ve dönüşünü bekliyordum. Sıra sendeydi, benim suçum yoktu ve sevgilim sen gelmedin. Sıranı mı unuttun?
İçimden bir şey kopmuştu sen giderken(!)
Ama öyle bir acı vardı ki; o hep benimle... Artık aynaya da bakmıyorum, türkü de dinlemiyorum, alışık değilim bir başıma hüzünlenmeye, ağlamaya bile! Gökyüzünde güneş var bugün, fakat bir benim üstümde kara bulutlar, ağlıyorlar... hep korkmuşumdur ihtiras sahibi olmaktan olandan da yazık sen de çıktın onlardan... Bazen hayata direniyorum. Mesela o gün güneş bir başka doğuyor. Gözlerim ağlamıyor, saçlarımı topluyorum ve gözlerim bir başka gülüyor. Fakat her zaman değil(!) Sonra duyduğum bir türkü yüreğimi ağlatıyor gözlerimi ağlatmasa da...
Ah sevgili!
Gözlerim yorgun, içim ezik...
Her kafadan bir ses çıkıyor. Akşama şunu yapalım, hafta sonu şuraya gidelim. Eskiden bunlar benim her şeyimdi... Oysa şimdi(!) düşünsene bunları bile almışsın elimden.....
çok zor aşkım
Seni düşündüğüm an bitiyor sorunlar,
Sana sarıldığım an başlıyor güzel anlar,
Ve sen yanımdayken kıskanıyor bizi bütün sevdalar
Yanımda yoksun ya;çaresizim
Saçımıda toplamadım bugün;acıyor içim,
Bliyorsun,sensziliğe alışık değilim,
Harap oldum,çok bitkin halim...
Genede arada gözlerim gülüyor,
Çünkü gülüşünü hatırlıyor,
Anlatmak istiyorsevgisini anlatamıyor,
Sensizlik büyük cesaret çekilmiyor...
Ağlamak,gülmek,yanmak,
En büyük zorluklara dayanmak,
Zor da olsa aşkı yaşatmak,
Çok zor aşık olanı anlamak..
yasak aşk
Seni anlatmak isterdim ama olmadı
Kalem kağıt yetersiz kaldı,
Sana olan sevgim o kadar büyüktü ki;
Bunu kimse anlayamadı...
Yolların hepsi ayırıyordu bizi,
Seçme hakkın olsa ne olur,
Severken seni bu kadar
Ayırıyor bizi bütün yollar!!
O kadar sevdim ki seni
Ayrılmamak için, bırakma diye beni
Önümdeki yolları görmedim
Olduğum yerde sabit kaldım,
Asla gitmedim ileri..
İmkansız aşklar mı bu kadar büyük olur sevgili;
Ulaşılmaz olduğun için mi
Bu kadar sevdim seni..
terk edilmek
Yaşatmadın içimdeki aşkı
Bilemezsin gidişinle bu gözler nasıl ağladı.
Gülün kaç geceyi sabaha bağladı,
Sensizliğin sonsuz acısıyla yandı..
Hep seni bekledi,
Hiç ama hiç ihanet etmedi,
Sevdi ve terketmedi,
Yarını bekledi de,
Yari gelmedi..
Sen çekerken acıları,
Bitmedi kalbimin yangınları,
Çok özledim, bekledim
Hep düşündüm geleceğin anları,
Derdin derdimdi,
Sevgin tesellimdi
Bekleyecektim hep seni,
Şimdi azat edildin,
Anlayamadın nasıl sevildin,
Sonunda terkettin
Bu muydu senin adaletin...
Sen yüreğimin kendisisin,
Sen benim biriciğimsin,
Seviyorum seni dedin
Sonra ansızın terkettin..
17 Kasım 2007 Cumartesi
dönme geri
Geleceksen diye bekledim,
Seveceksin diye özledin,
Bir gülüş, biraz sevgi istedim,
Sen sevmedin ama ben delice sevdim...
Ah sevgili(!)
Biraz uçuksun, biraz da deli
Hiç mutlu olmadım
Kalbine girdim gireli...
Gelişin nasıldı bilmiyorum
Ama gidişini hiç unutmuyorum
Aklıma geldikçe ağlıyorum
Kızgın değil, kırgınım sana,
Artık gelme istemiyorum...
Ah sevgili(!)
Gör sevgili
Öldürdün şu kalbi,
Unutur muyum yıllar geçse seni
Özledim desem de, gelme geri..
16 Kasım 2007 Cuma
sen
Sen varken de aradım seni,
yokluğunda olduğu gibi,
belki seversin diye beni,
çözmeye çalıştım seni....
karanlıkta aradım seni, korkmadan,
soğuk kaldırımlarda aradım, bıkmadan,
artık bıktım yokluğundan,
soruyorum seni, her tanıdığından....
sensizliği kaldıramam bilirsin,
bilirsin de nerdesin,
sen şu yarama tek çaremsin,
sen hergün ağlattığın yüreğimsin....
satırları senle doldurdum,
her geçene seni sordum,
hiçbir şeyden değil, sensizlikten yoruldum,
artık kalbime adını koydum...
15 Kasım 2007 Perşembe
kardelenlerim açılmadı
Karlar yağdı üzerime, tipi misali
Buz tuttum,kımıldamaz oldum,dondum
Baharı bekledim zamanla soldum
Kalkmaz oldu karlar üzerimden
Kardelenleri bekledim,açmaz oldular
Umutlarıma kokular saçmaz oldular
Küstün mü kardelenim?
Güneş ısıtmadı mı seni?
Benim gibi darda mısın?
Yoksa sen de çıkmazda mısın?
Hayat küsmeye değmez be kardelenim
Kimse seni senin gibi bilmez be kardelenim
Beklediğin gözyaşın silmez be kardelenim
Ne olursun sıyrıl arasından karların
İnadına aç ta tepesinde dağların
Ziyan etme şu en güzel çağların
Aç kardelenim,inadına inadına
Seni sevmeyenlerin,görmeyenlerin
Görüp de sevgisin esirgeyenlerin
İnadına inadına aç be kardelenim
Güzelliğin dört bir yana saç be kardelenim
Üzerimde karlar,gözümde yaşlar
Önümde aşılması güç dağlar
Yalnız benim için,bir kez daha aç be Kardelenim...
sefa
Yalnızlığımın sefasındayım
Ne kulaklarımı tırmalayan gürültü
Ne ihanetin yakan hüznü
Ne üzüyor beni hatıralar
Ne kahrediyor anılar
Ne korkutuyor yarınlar
Ne de kanıyor derin yaralar
Yalnızlığımın sefasındayım
Elimde dolu bir kadeh
Parmaklarımda lüksün adı
Malbora sigarası.
Televizyon son ses açılmış
Gümbür gümbür müzik
Yalnızlığımın sefasındayım
Bana kırılıp da giden
Bir ahlaksız için terk edip yiten
Bir sevdiğim bile yok
Yalnızlığımın sefasındayım
Gecenin karanlığında
Ümitlerimin aydınlığında
Kadeh tokuşturuyorum
Tek dostum yalnızlığımla.
Ne acılar dağlar yüreğimi
Ne gözyaşı doldurur gözlerimi
Ne de kesen var sözlerimi
keyif bende sefa bende
Huzur bende ümit bende
Dolu dolu yalnızlık yine bende
Dilerim böyle sefa sür
Sadece bir gün sen de.
dedem
Yine yoksun dedem.
Sensiz geçen bir yıl daha,
Senin olmadığın bir gün daha.
Hep ağıtlar söylendi bu günde,
Kuran'lar okundu
Gene gözyaşı döküldü,
Yine acı hissedildi yüreğimizde.
Kim bilir ne zaman
Diner bu acı?
Kim bilir ne zaman söner
Bu yüreğimizdeki yangın?
Belki de hiç dede!
Bizi bırakıp gittiğin günü
Dün gibi hatırlıyorum.
Zaten hiç aklımdan çıkmıyorsun ki...
Sevgim hiç eksilmiyor ki...
Günden güne çoğalıyor,
Özlemim hiç azalmıyor ki...
Gün geçtikçe,
Yıllar bittikçe,
Hep iki katına çıkıyor.
Kafamı her yastığa koyduğumda,
Her gözümü kapadığımda
Sen geliyorsun aklıma.
Ondan sonra dua'larım başlıyor.
Seni yüreğimde hissediyorum dede!
Belki beni görüyorsundur,
Eminim ki görüyorsundur.
Biliyorum duyuyorsun beni
Mutlaka duymalısın dede.
Ben seni göremiyor ve duyamıyorum.
Bari sen gör ve duy!
Evet dede!
Senin özlemin bir kay daha arttı,
Bir kat daha göz yaşı döküldü,
Bir yıl daha uzaklaştın bizden ,
Ama; bu uzaklaşma,
Bu çekip gitme
Senin suçun değil dede biliyorum.
Seni suçlamıyorum hiç bir zaman
Sadece isyan ediyorum hayata!
Çünkü; sevgilerin en güzelinden uzaklaştırdılar beni
Sen tek babamdın!
Tek sığındığım insandın!
Peki ben şimdi;
Kime baba gibi sevgiyle sarılacağım?
Kimin o şevkatli gözlerinin göreceğim?
Bununla ibaret bir yığın soru dede.
Neden dedem, neden?
Neden gittin bu diyardan?
Kim bilir ne zaman geleceğim yanına?
Neden terkettin bizi?
Oysa yaşamak varken,
Beraber sevgiyle kucaklaşmak varken,
Senin gitmen gerekti ve gittin!
Güle güle dedem, güle güle!
İnşallah huzurlusundur dede!
Yattığın yerde rahatsındır!
Şunu unutma dede;
Bu dünyada hep yanımdasın,
Yüreğim ve kalbimde yaşıyorsun.
Bazen seni düşünüp,
Resmine sarılıp
Saatlerce ağlıyorum.
Biliyorum üzülmemi istemezsin,
Ağlamamı da...
Ama durduramıyorum kendimi dede,
Senin sevgin ve özlemin
Öyle sardı ki yüreğimi...
Bununla yaşamak çok zor.
Ama öğrendim dede.
Tek bilmen gereken şey;
Seni çok sevdiğim!!!!
karagözlüm
İnan derdim büyük bugün, yüceden yüce
Aydınlanır karanlıklar seni görünce
Gözyaşlarım yüreğime inceden ince
Akıp kan olmadan gel kara gözlüm.
Sevdan şu boynumda ağır bir vebal
Bir tek senin sevdandır tutunduğum dal
Azrail yetişmeden gel şu canımı al
Giden gitsin bir tek sen kal karagözlüm.
Sihir mi yaptılar bilemem ki büyümü
Sağlam yerden atmışlar yüreğime düğümü
Yanaşmaya kıymadığın gönül kıyımı
Tipi boran vurmadan sen çal kara gözlüm.
unutmuştum oysa
Unuttum sanıyordum oysa,
Gözyaşını ve seni,
Oysa yanaklarımda serinliğini hissedip,
Dudaklarımda acılığını tadınca gözyaşımın,
Anladım ki;
Ne seni unutabilmişim,
Ne seni düşündüm mü yanaklarımdan süzülen,
O gözyaşını,
Oysa hani bir daha o zeytin gözlerini hayal edipte,
Islatmıcaktım toprak gözlerimi,
Olmadı ama,
Her uyuduğumda,
Ya da her uyuduğumu sandığımda,
Hani uzanmışken üzeri sensizlik kokan yatağıma,
Pencerelere konan kuşlar misali,
Sen konardın hayal pencereme,
Ve böyleyken söyle,
Unutmak kolay mı seni,
Ve şimdi; lapa lapa yağan kar misali,
Ve üzerimden hiç durmaksızın boşalıyor gözyaşım,
Dönebilir miyim bir daha bilmiyorum,
Ya seni eskisi kadar sevmiyorum,
Ya da yeniden böyle bir aşk yaşamaktan korkuyorum,
Korkuyorum çünkü benim aşklarım hep sevgi şiirleriyle başlar,
Ayrılık şiirleriyle son bulur,
Ve sen ilk şiir yazmayı öğrettin bana,
Bir daha ayrılık şiirleri yazacak kelimeler bulamazda,
İçimi dökecek cümleler kuramam diye korkuyorum,
Bilmem belki de son mektubu yollamasa mıydım sana,
Belki o zaman sende unuturdun her insan gibi,
O zaman ben de bulunmazdım belki bu yol ayrımında,
Ve bu hayatta sinyallerim bozuk benim,
Ve ne tarafa dönebileceğime karar veremeyecek kadar çocuğum halen daha,
Bilmem aslında bıktım belki de seni seviyorum demekten,
Yoksa sevmek suç mu sence de???...
14 Kasım 2007 Çarşamba
ayrılış
Şu anda senden ayrılışımın ikinci günündeyim, buğusu çalınmış sıcak özlemin
ayrılıklara o kadar çabuk dönüştü ki...
Bu şehir yine kalabalık yine kaskatı bakışlarıyla boğuyor insanların gündüzlerini. Bense düşlerimi avuç avuç taşımaya çalışıyorum gerçeklere ta ki sabahın o insan eli değmemiş saatleri uykularıma elektrik verinceye dek. İşte bu şehrin ve şehrin soğuk gürültüsünün gölgelerinde aşkımı darağaçlarında sallandırmanın yollarını ararken , eski bir dostun sıcak nefesine rastladım. Tüm bunlar acısıyla, tatlısıyla, tadımlık şımarıklıklarıyla her şeyiyle çok güzel. Tam ben sensizliğe dayanabilmek için, hasretini çektiğim kokuna ulaşabilmek için rüya haritasını alırken, bir el dokundu omzuma. Düğüm düğüm gırtlağımdan tırmanarak özgürlüğe koşan hıçkırıklarımı teselli etti . Seni her gece gördüğüm rüyalarımda, sımsıkı tutuyorum ellerini , eğer onları hiç bırakmazsam rüyam sona erse bile sen yanımda kalacakmışsın gibi geliyor. Gözlerimizde çocukluğumuzdan kalan masum,temiz ve pembe renkli etmeye mecbur olmadığımız halde etmekten hoşlandığımız yeminler ve dudağımda sen..
ayrıntı
Tozlu kutudan çıkan nesneler arasında bir kutu daha içinde bir adet resim
kağıdı hayat gibi mas mavi hayat gibi sim siyah 14 eylül sabahıymış bir
bulut çizmişim kağıda çok büyük kalbim gibi.ancak o bulutun içine bir tek
seni ve kendimi koymuşum.bu buluta o zaman baktığımda sanki mavi dünyamı
masmavi yapıyordu.aradan yıllar geçti,uzun zamanlar.araya aşklar girdi
pencereden bakan minik gözler girdi.ben bu süre içerisinde bir çok şey
öğrendim hayatın dıştan gözüktüğü gibi olmadığını kendi dünyamızı
başkalarına anlatırken ekran koruyucu koyup da anlattığımız mesela. Sevmeyi
anladım bazen aynı ekran koruyucularımızı kendimiz yaşarken içimizde de
kullandığımızı anladım. Sevdikleri insanların insanlara değer verdiklerini
anladım.sevmek kadar cesaretli olabiliyorsan sevdiğini söylemek kadar
cesaretli olmak zorunda olduğunun farkına vardım bir kez daha.seviyorsan
eğer senin sevdiğin insanın seni bir kelimeyle var edip bir kelimeyle yok
edebildiğini öğrendim.fakat öyle bir yanış yapmışım ki resmimde öylesine
doru bir ayrıntıyı atlamışım ki yüreğimde.unutmuşum.bulutların güneşi
kapattığını.şimdi bunun hesabını veriyorum. Herkese…
aşk kağıda dökülmüyor
Nasıl bir yazgıydı bu, yazanı yazdıranı belli olmayan? Hangi kader çizgisiydi yollarını kesiştiren? Hangi rüzgarlardı o güzel kadını, onun sakin küçük dünyasına getiren? Onu sakin denizlerden sürükleyip fırtınalı okyanuslara atan? Sırası mıydı bu aşkın, o ununu elemiş eleğini asmış, tüm sevdaları sürgünlere göndermişken?
Hangi acımasız yazgıydı, onu yeniden aynalara baktıran. O aynalar ki, hiç yalan söylemeyi bilmezlerdi. Geçen yılların bırktığı izleri insanın yüzüne acımasızca vururlardı. Azaltamazdı ki kalan saçlarındaki akları, yüzündeki çizgileri. Küçülüp, eriyordu, o güzel kadının belleğine kazınmış resminin yanında. Utanıyordu sevdasından, aşkından. Ona giden yollardaki uçurumlar, engeller büyüyordu. O, giderek uzak ve erişilmez bir tanrıça oluyordu. Kâr etmiyordu hiçbir şey; bilge teselliler, kitaplarda okudukları.
İster itiraf etsin, ister etmesin, düştüğü durumun bir tek tanımı vardı ve o da aşktı, sevdaydı. Ve o ömrümde hiç böyle sevdalanmamıştı. Bu sevda, platonik, romantik gibi klişelere sığmayan bir sevginin ürünüydü. Sözcüklerle tanımlanamayan, gece gündüz her saat, her an onu düşündüren, ona özge bir sevdaydı. Ah, bu yürek değil miydi onu yakan, bu onulmaz sevdalara düşüren. Sevginin o mütiş gücünü bu sevda ile öğrenmişti yeniden. Sevdiğiyle sadece aynı mekanlarda olabilmenin bile ne büyük bir mutluluk olduğunu, onun sadece telefondan duyulan sesinin bile tüm gökyüzünü maviye çevirebileceğini, karanlıkları aydınlatabileceğini bu sevda ile yaşamıştı. Ve aşkın insana çılgınlıklar yaptırabileceğini yeniden ta kanında hissediyordu.
Aşık olduğu kadınla olan en kısa ayrılıklar bile ona dayanılmaz geliyordu. Şimdi o yine uzaklardaydı. Ve ona olan hasreti aralarındaki mesafeler artıkça artıyordu. Üstelik günlerdir ondan haber alamamak kendisini deli ediyordu. Ona merhaba diyebilmek, bir tek sözcük de olsa sesini duyabilmek için her yolu deniyordu. Ama tüm çabaları sonuçsuz kalıyordu. Gece gündüz, her an onu düşünüp ona ulaşamamak, korkunç bir ızdıraptı. Kahrolmaktan başka hiçbir şey gelmiyordu, elinden. Bu griler grisi, mavi yoksunu gökyüzünün altında çıldırasıya özlüyordu o kadını, onun gözlerini, gözlerinin rengini, gülüşünü.
Ayrılık acısıydı bu, kolay değildi üstesinden gelmek. Haykırsaydı sevgisini pencerelerden, bağırsaydı adını sokalara, diner miydi acıları? Yılın son günde yağan karın beyazına dökseydi karanlıklarını, aydınlanır mıydı içi? Batmakta olan güneşin kızıllığına, sütmavisi kesilen gökyüzüne çizseydi aşkını, azalır mıydı o kadına olan özlemi? Kalemini kanına batırıp ak kağıtlara yazsa bu aşkı, biter miydi hasret?
Bu son ayrılık, onu genç kadına olan sevgisini sorgulamaya zorluyordu. Aklı, bu sevdanın, hiçbir gerçekliğinin ve geleceğinin olmadığını söylüyor; kendisi için hiçbir şey ifade etmediğin, senin sevdana gereksinimi olmayan o kadını neden seviyorsun? diye soruyordu. O ve kalbi akılına karşı inatla direniyorlardı. "Evet, değer", diyordu, "yüz kere, bin kere değer!". Çünkü o kadın yaşamından çıktığında kendisini tekrar ölü hayatların, mavisi ve güneşi olmayan günlerin beklediğini biliyordu. "Değer" diyordu, "herşeye değer! Uğruna ölmeye, çılgınlıklar yapmaya, deli divane olmaya, Kerem gibi yanmaya değer!"
Niçin mi? Sadece o kadını görebilmek için, sadece sesini duyabilmek için, sadece güzel gözlerine bakabilmek için, o sıcak, o çocuksu gülüşünü yaşayabilmek için. Onu görünce heycanlanmak, onunla konuşurken toy bir delikanlı gibi ne söyleyeceğini, ne diyeceğini şaşırmak için. Onunla birlikteyken, onu düşünürken tüm dünyayı, tüm kaygıları unutabilmek için.
Tektaraflı sevdaların seveni acılara boğabileceğini ta başından biliyordu ve o acıları ak kağıtlara dökerek, şiirleştirip, öyküleştirerek yenebileceğini düşünmüştü. Ama bunun olanaksız olduğunu kısa zamanda anlamıştı: Gerçek aşk kendini yazdırmıyor, kağıda dökülemiyordu. Ve o aşka tutsak, aşık olduğu kadın ona yasak olsa da, aşka ihanet etmemek için; insanı insan yapan o yüce duygudan yana olmak için; belki de sadece "onu seviyorum, o halde yaşıyorum!", diyebilmek için, sonuna kadar direnecekti.
aşk...
...Aşk eski bir hikayedir ama her zaman yepyeni...Ve aşk, öyle engin bir deryadır ki, ne kenarı vardır, ne de ucu bucağı...
Sana desem ki;
'Aşk kalbin göklere yükseldiği altın merdivendir.' Bilmem yeterli ulurmu?
Aşkın ilk soluğu, mantığında son soluğudur.
Bitmeyen bir şarkıdır aşk...Dudaklarda türkü, ruhu açan baharın gelişi gibi...Nasıl, nereden gelir bilinmez, öyle sessiz ve güçlü...
İnsan kalbindeki gerçek aşk dört nala giden bir attır. Ne dizgin anlar, ne ses dinler...
Aşk insanı kılıçsız zapteder ve ipsiz bağlar.
Aşkı anlatmak, suya mektup yazmaktan farksızdır.
Aşk işte, AŞK...
aşk 2
Dün gece uyuyamadım.Seni düşündüm yine .sabaha karşı oluyor,dışarıya
bakıyorum.güneş tüm güzelliğiyle güne merhaba diyor.bakıyorum
güneşe.inceliyorum onu.teni tıpkı seninki gibi parlak.tıpkı senin gibi
aydınlatıyor o da hayatımı ve içimi…çok benziyorsunuz aslında.ikinizde çok
güzelsiniz,mükemmel ,hatta kusursuz.etrafıma bakıyorum.gözlerim seni
arıyor.öyle alışmışım ki sana sensizliğine katlanamıyorum bile.öyle ölümüne
sevmişim ki seni yokluğuna alışamayacak kadar.ben yapamıyorum sensiz.aramız
açık.biliyorum ben sensizlikten perişan olurken burada,sen orada bensizliği
umursamıyorsun.hani ufukta bazen çok güzel senin çok beğendiğin bir ada yada
bir dağ görürsün.ulaşmak istersin ona.varlığını bilirsin.görürsün o yeri ama
ulaşamazsın.işte bende şu anda aynı duyguları yaşıyorum içimde.tutamadığın
her yağmur damlası kadar seviyorum seni.martının kanat çırpışı gibi
seviyorum.senin gibi seviyorum seni.özlemim epey fazla ölçemiyorum.kapıldım
bir kere kalbimin bahtına.gidiyorum ama nereye?dostum denize mi?yoksa dert
yandığım dağlara mı?yoksa keşfedilmemiş yerlere mi? Ben işte bu sorularla
cebelleşiyorum kendi içimde.aslında cevabını buldum.nereye mi gidiyorum?
Cevap kolay.sana geliyorum.beni istemediğin halde…ve seni son bir kez daha
görmek istiyorum gitmeden önce.okşamak istiyorum saçlarına bir kez
daha.gözlerimle gözlerine deymek istiyorum.yüzüne karşı “seni seviyorum”
diyebilecek kadar cesaretli olmak istiyorum.göz yaşlarımla ıslattığım bu
kağıda içimi döküyorum son bir kez daha bakıyorum resimlerine.bu satırlarda
kendimi, resimlerimizde geçmişimi buluyorum .son bir kez daha söylemek
istediğim şeyi söylüyorum: ”seni seviyorum”.istersen atarsın bu
kağıdı,istersen gömersin,istersen saklarsın…neye yarar?ne fark eder? Ne
istersen onu yap beni ilgilendirmez.gidiyorum çünkü ben anla artık,gidiyorum
küçük umarım bir gün seni ne kadar çok sevdiğimi anlarsın…
aşk
Biliyor musun benden bir şeyleri anlatmamı istediler ve ben de seni anlatmaya karar verdim. Bakalım beğenecek misin. Ne olur bana kızsan bile çıkıp gitme hayatımdan. Biliyorsun beni, sensiz olmuyor. Şimdi ise sadece dinle...
Herkes bu güne kadar onu anlatmaya çalıştı ama nedense kelimeleri yarı yolda kaza yaptı. Çünkü hep yolun yanlı tarafından başladılar yolculuğa bu düşsel dünyada.
Aslında ben de nerden başlayacağımı bilemiyorum ama sanırım en doğrusu şu kelimelerle olur...
O hiç beklenmedik bir anda çıkar karşınıza. O kadar ani yakalar ki sizi neye uğradığınızı şaşırısınız. Ne kadar kaçsanız da o sizi kovalar durur. Sonbaharda dökülen bir yaprağın parça parça olmasıdır bazen, elinizden sadece ağlamak gelir onun rüzgarda sürüklenişini izlerken.
Bir mucizenin başlangıcı oluverir. Damarlarınızda dolaşan kan gibi hayat verir size en umutsuz anınızda ama belki de sonradan, verdiği canı fazlası ile alır gider uzaklara, karışır karanlığa, bul bulablirsen...
Ama hayatınıza girdi mi bir kere, onsuz olmaz bir daha. Ne kadar acıtsa da batmamaya başlar bir süre sonra. Alışırsınız varlığına,kopamazsınız. Bir bakmışsınız vazgeçilmeziniz olmuş...
Ve yanlızlığın ta kendisidir o aynı zamanda da yanlızlığınızı paylaşandır. Nedense onun adı aşktır...
asıl fakirlik
Günlerden bir gün bir baba ve zengin ailesi oğlunu köye götürdü. Bu yolculuğun tek amacı vardı, insanların ne kadar fakir olabileceklerini oğluna göstermek. Çok fakir bir ailenin çiftliğinde bir gece ve gün geçirdiler.
Yolculuktan döndüklerinde baba oğluna sordu,
"insanların ne kadar fakir olabildiklerini gördün mü?"
"Evet!"
"Ne öğrendin peki?"
Oğlu cevap verdi, "Şunu gördüm: bizim evde bir köpeğimiz var, onlarınsa dört. Bizim bahçenin ortasına kadar uzanan bir havuzumuz var, onlarınsa sonu olmayan bir dereleri. Bizim bahçemizde ithal lambalar var, onlarınsa yıldızları. Bizim görüş alanımız ön avluya kadar, onlarsa bütün bir ufku görüyorlar."
Oğlu sözünü bitirdiğinde babası söyleyecek bir şey bulamadı.
Oğlu ekledi, "Teşekkürler, baba, ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için!"
anne ve çocuk
1 yaşınızdayken sizi elleriyle besledi ve yıkadı. Bütün gece ağlayıp onu uyutmayarak teşekkür ettiniz
2 yaşınızdayken size yürümeyi öğretti Size seslendiğinde odadan kaçarak teşekkür ettiniz
3 yaşınızdayken size özenle yemekler hazırladı Tabağınızı masanın altına dökerek teşekkür ettiniz
4 yaşınızdayken elinize rengarenk kalemler tutuşturdu. Evin bütün duvarlarına resim yaparak teşekkür ettiniz
5 yaşınızdayken sizi cici kıyafetlerle süsledi. Gördüğünüz ilk çamur birikintisine atlayarak teşekkür ettiniz
6 yaşınızdayken okula kadar sizinle yürüdü. Sokaklarda "GİTMİYCEEEEEEM" diye ağlayarak teşekkür ettiniz
7 yaşınızdayken size bir top hediye etti. Komşunun camini kırarak teşekkür ettiniz
9 yaşınızdayken size piyano öğretmeni buldu. Notaları bir gün bile çalışmayarak teşekkür ettiniz
10 yaşınızdayken doğum günü partilerinden dans derslerine kadar her yere sizi arabayla götürdü. Arabadan fırlayıp giderken arkanıza bile bakmayarak teşekkür ettiniz
11 yaşınızdayken sizi arkadaşınızla sinemaya götürdü. "Sen bizimle oturma" diyerek teşekkür ettiniz
12 yaşınızdayken zararlı TV programlarını seyretmenizi istemedi. O evde değilken hepsini izleyerek teşekkür ettiniz
15 yaşınızdayken sizi yurtdışında yaz kampına gönderdi. Tek satir mektup yazmayarak teşekkür ettiniz
17 yaşınızdayken erkek arkadaşınızla partiye gitmenize izin verdi. Bir telefon bile etmeden sabaha karşı eve dönerek teşekkür ettiniz.
19 yaşınızdayken okul masraflarınızı karşıladı,sizi arabayla kampusa götürdü ve eşyalarınızı taşıdı. Arkadaşlarınız alay etmesin diye kampus kapısında vedalaşarak teşekkür ettiniz
21 yaşınızdayken iş hayati ve kariyerinizle ilgili size fikir vermek istedi "Ben senin gibi olmayacağım" diyerek teşekkür ettiniz
22 yaşınızdayken kep giyme töreninizde size gururla sarıldı. Avrupa seyahati için para isteyerek teşekkür ettiniz
24 yaşınızdayken uzun suredir çıktığınız çocukla tanışmak istedi "Zamanını ben bilirim" diye tersleyerek teşekkür ettiniz
25 yaşınızdayken düğün masraflarınızı karşıladı,sizin için hem mutlu oldu hem çok duygulandı. Siz dünyanın bir ucuna taşınarak teşekkür ettiniz
30 yaşınızdayken bebek bakimi hakkında size akil vermek istedi. "Artık bu ilkel yöntemleri bırak"diyerek teşekkür ettiniz
40 yaşınızdayken sizi arayıp bir akrabanızın doğum gününü hatırlattı "Anne işim başımdan aşkın"diyerek teşekkür ettiniz
50 yaşınızdayken o çok hastalandı, hafta sonunda onu görmeye gittiğinizde mutlu oldu. Ona yaşlıların çocuk gibi nazlı olduğunu söyleyerek teşekkür ettiniz
Derken bir gün..... o öldü. O güne kadar onun için yapmadığınız ne varsa, o anda kalbinize bir yıldırım gibi düştü....
ah çocuk
Mutluluklar pazarlarda alınıp satılır oldu. Betonlaştı gözyaşları, yürekler katılaştı. Kimse kimseyi sevmiyor, kimse kimseye acımıyor, yanmıyor. Güzellikler bile parayla alınıp satılıyor artık. Namussuzlar çoğaldıkça namuslular azaldı. Makamlar büyüdükçe beyinler küçüldü. Herkes firsattan istifade edip cebini şişirmeye çalışıyor, yetimin, yoksulun kakkına tecavüz ediyor. Gözlerde güneşin sıcaklığı, vicdanlarda doğruluğun aklığı kalmadı çocuk. Yürekler gibi gözlerde kirlendi. Sevinçlerimizi, şiirlerimizi, kitaplarimizi yok ettiler, alıp götürdüler bizden uzaklara insani duygularımızı. Toprağımız küs şimdi bize, ğögümüz de küs. Bilmem ki nasıl anlatılır sahtekarlığın, cüzdanın ve vicdanın kirlenmişliği bir ülkede . Erdemin, fazilletin, sevginin ve dostluğun çürümüşlüğü.
Gökyüzü hepimizin değil mi? ya yeryüzü. Neden vicdanları gibi gökyüzünüde, yeryüzünüde kirletirler çocuk. Doğaya, insana, kuşa, çiçeğe, emeğe bu düşmanlık niye... Bilmezlermi ki, bunları sevmekle başlar yaşam. Bu kin, nefret ve düşmanlıkla nereye varacak dünyamız. Bunlar sevmeyi bilir mi çocuk? zerre kadar bir vicdan taşımışlar mı yüreklerinde?
Hayatta hiç sevmişler mi bir ırmağın türküsünü? Gümbürtüsünü bir ormanın durup dinlemişler mi? bir pınarın akışını, yağmurun yağışını?. Bir türkünün, bir şiirin güzelliğini, bir dostluğun ve sevdanın sıcaklığını yaşamışlar mı hiç? Gülümsemişler mi çocuklara bahar gülleri gibi, okşamışlarmı saçını bir öksüzün. Vurmuşlar mı sesini dağlara, çağlayanlara? Oturup ağlamışlar mı yavrusu vurulmuş bir cerenin acısına. Duymuşlar mı oğlu mahpus bir ananın feryadını yüreklerinde...
Yalvarma güzel çocuk, dillerini utandırma. Utandırma dillerini, dillerin ki dağ yelidir senin; Pınarların sesi, kuşların ötüşüdür. Bükme boynunu gözlerini utandırma, gözlerin gökyüzüdür senin, mavi gülüşlü bir çiçek. Yalvarma çocuk; sesini utandırma. Gülün kokusudur sesin; rüzgarın nefesi, ırmağın türküsüdür. Yalvarma çocuk; ellerini utandırma. Yokluk, yoksulluk kötü bilirim. Umudu, sevinci, onuru utandırma. En güzel senin ellerindir çocuk ekmeği tutan, suya uzanan.
Ey çocuk yoksulluğunu öfkeli bir bıçak gibi taşı yüzünde ama yalvarma, utandırma yüzünü. Utancını ve hıncını güneşin sarısı gibi yüreğinde sakla. Unutma seni ağlatanları. Unutma utanması gerekenleri ama sen ağlama, utandırma gözyaşlarını. Aşk için ağla, dostluk ve sevgi için. Ama yoksulluğun için ağlama, yalvarma, utandırma gözyaşlarını çocuk. Bırak dereler ağlasın senin yerine, rüzgarlar, pınarlar ağlasın ama sen ağlama. Deli taylar gibi sev yaşamı, aşkı sevgiyi ve umudu. Yüzün her koşulda onuru, öfkeyi, sevinci, direnci taşısın; Yılgınlık, bezginlik olmasın. Yeri geldiğinde sormalısın yoksulluğun hesabını..
Elimden tut ey çocuk; utandırma ellerini. Tut elimden güneşe yürüyelim, sevince, umuda, neşeye yürüyelim. Tutki güneş doğsun, serçeler sevinsin. Zulümler, karanlıklar çekilsin üstümüzden. Tut ki tomurcuklar açsın, büyüsün çocuklar, serceler ucsun, tohumlar ekilsin, yeşersin umutlar. Bir demet ışık saçılsın dünyaya, kapılar açılsın, kalmasın esaret, ezilmişlik, açlık. Kimse kimseye avuç açmasın, çocuklar ağlamasın, utanmasın analar, babalar yoksulluktan yokluktan.
Ah… çocuk!
vakitsiz açan ,bir çicçek tarlası gibi yüreğin
beyaz kardelenler, sarı papatyalar
bükmüş boyunlarını ip - ince boynundan
güneşe bakıyorlar...
her iç çekişte
dünyanın bütün çiçekleri kanamada
bütün kuşları havalanmada
umudun evi yok, sevincin adresi
neylersin çocuk...
ah…. çocuk!
vereceksen, rüzgarlara ver sesini, tomurcuklara
baharı muştulasın yarınlara
mümkünü yok artık, gittiğim her yere
soluk yüzünü taşıyacağım
ve seni her düşündüğümde
çağımın utancını yaşayacağım ah! çocuk