BİR BİLET İSTİYORUM SADECE GİDİŞ OLSUN
HAYATA DAİR NE VARSA
19 Ocak 2015 Pazartesi
29 Ekim 2012 Pazartesi
30 Aralık 2010 Perşembe
kadın lar işte
Çay Mucizesi,
Yüzü gözü morarıncaya kadar kocası tarafından hırpalanan bir kadın doktora gider.
Doktor: Ne oldu size?
Kadın: Doktor bey, ne yapacağımı bilemedim ve suratımın bu halinden dolayı size geldim.
Kocam ne zaman içip de eve sarhoş dönse beni gebertene kadar dövüyor.
Doktor: Size yüzünüzdeki morarma ve şişlikler için bir reçete yazacağım ama,
bu konuda size çok işe yarayan bir çözümüm var hanımefendi.
Kocanız sarhoş olarak eve geldiğinde elinize bir bardak şekerli çay alın ve kocanız yatıp uyuyana kadar ağzınıza alacağınız bir yudum çayı ağızınız içinde sürekli dolaştırın....
İki hafta sonra, aynı kadın, eli yüzü düzgün şekilde doktora teşekkür etmek için ziyarete bulunur.
Kadın: Size minnettarım doktor bey, harika bir çözümdü bu.
Kocam eve her sarhoş gelişinde, o yatıp uyuyana kadar,
bir yudum çayı ağzımın içinde çalkalar gibi dolaştırdım; ve kocam bana hiç dokunmadı.
Doktor: Gördünüz mü, ağzınızı kapalı tutmak ne kadar çok işe yarıyor...
boşanma hikayesi
bir boşanma hikayesi..
Kocam bir mühendisti. Onunla sakin tabiatını sevdiğim için evlenmiştim. Bu sakin adamın göğsüne başımı koymak içimi nasıl da ısıtırdı…
Gel gör ki iki yıl nişanlılık ve beş yıl evlilikten sonra bu sakinlik beni yormaya başlamıştı. Eşimin -bir zamanlar çok sevdiğim- bu özelliği artık beni huzursuz ediyordu.
İş ilişkiye gelince oldukça içli, hatta aşırı hassas bir kadınım. Romantik anlara, küçük bir çocuğun şekere düşkünlüğü gibi can atıyorum. Oysa kocamın sakinliği, başka bir deyişle vurdum duymazlığı, evliliğimize romantizm katmaması beni aşktan almış, uzaklaştırmıştı.
Sonunda kararımı ona da açıkladım: boşanmak istiyordum.
Şaşkınlıktan gözleri açılarak 'niye?' diye sordu.
'Gerçekten belli bir sebebi yok' dedim, 'sadece yoruldum.'
Bütün gece ağzını bıçak açmadı. Düşünüyordu. Bu hâli ise hayal kırıklığımı daha da artırmaktan başka bir işe yaramıyordu: işte, sıkıntısını dışarı vurmaktan bile aciz bir adamla evliydim. Ondan ne bekleyebilirdim ki!
Sonunda sordu: 'seni caydırmak için ne yapabilirim? '
Demek ki söyledikleri doğruydu: insanların mizacı asla değiştirilemiyordu. Son inanç kırıntılarım da kaybolmuştu.
'İşte mesele tam da bu' dedim. 'Sorunun cevabını kendin bulup kalbimi ikna edebilirsen kararımdan vazgeçebilirim. '
'Diyelim dağın tepesinde bir uçurum kenarında bir çiçek var. O çiçeği benim için koparmak, düşüp vücudunun bütün kemiklerinin kırılmasına, hattâ ölümüne mâl'olacak. Bunu benim için yapar mısın?'
Yüzümü dikkatle inceledi ve 'Sana bunun cevabını yarın vereceğim' dedi.
Bu cevapla son ümidim de yok olmuştu.
Ertesi sabah uyandığımda evde yoktu. Boş bir süt şişesini mutfak masasının üzerine koymuş, alt ına da bir not bırakmıştı.
'Sevgilim' diye başlıyordu,
'O çiçeği senin için koparmazdım' Kalbim yine kırılmıştı. Okumaya devam ettim.
'Çünkü her zaman yaptığın gibi bilgisayarın altını üstüne getirip çökerttikten sonra monitörün önünde ağladığında, onu tekrar düzeltebilmem için ellerime ihtiyacım var.'
'Anahtarları her zaman evde unuttuğunu bildiğimden, senden önce eve varabilmem üzere koşmam gerektiğinden bacaklarıma ihtiyacım var.'
'Arabayı kullanmayı çok sevdiğin halde şehirde hep yolu kaybettiğinden, yolu gösterebilmem için gözlerime ihtiyacım var.'
'ın her ayki ziyaretinde sebep olduğu, karnındaki krampları rahatlatabilmem için avuçlarıma ihtiyacım var.'
'Evde oturmayı sevdiğinden, içe kapanıklığını dağıtmak, can sıkıntını hafifletmek üzere sana şakalar yapabilmem, hikâyeler anlata bilmem için ağzıma ihtiyacım var.'
'Sabahtan akşama kadar bilgisayara bakmaktan gözlerinin bozulması kaçınılmaz olduğundan, yaşlandığımızda tırnaklarını kesebilmem, saçlarında -görülmesini istemediğin- beyaz telleri ayıklayabilmem, merdivenlerden aşağı inerken elini tutabilmem, çiçeklerin renginin - gençliğinde senin yüzünün rengi gibi olduğunu söyleyebilmem için gözlerime ihtiyacım var.'
'Ama seni benden daha fazla seven biri varsa, evet o uçuruma gidip, o çiçeği senin için koparırım bir tanem.'
Baktım, mektuptaki yazının mürekkepleri yer yer dağılıyordu.
Göz yaşlarım mektuba düşüyordu.
'Mektubu okuduysan ve kalbin ikna olduysa lüften kapıyı aç canım. Çok sevdiğin susamlı ekmek ve taze sütle kapıda bekliyorum.'
Koşarak kapıyı açtım. Endişeli bir yüzle ve ellerinde sıkıca tuttuğu susamlı ekmek ve sütle kapının önündeydi.
Artık çok iyi biliyordum: beni ondan daha çok kimse sevemezdi. O çiçeği uçurumun kenarında bırakmaya karar verdim.
Bu gerçek aşktı.
İlk yıllardaki heyecanlar içinde görmeye alıştığımız aşkın, seneler sonra o heyecanlar kaybolup gittiğinde, huzur ve durgunluk içinde de hep var olmaya devam ettiğini göremeyebiliyoruz.
Oysa aşk hep vardır. Belki artık heyecansız, belki artık romantik değil... Belki sıkıcı, tekdüze, hatta belki yüzsüz... Ama hep oralarda bir yerdedir.
Çiçekler ve romantik dakikalar ilişkinin başlaması için elbette gereklidir. Bir zaman sonra bunlar gitse de gerçek aşkın sütunu ebedi kalır
17 Kasım 2010 Çarşamba
17 Nisan 2009 Cuma
www.turkcesevdalilari.com bu siteden alıntıdır
Aşk ellerindir,
Aşk gözlerindir,
Aşk gurbetindir,
Aşk sıladır,
Hasrettir....
Aşk acındır,
Aşk gözyaşındır,
Aşk hatırandır,
Cüzdanımdaki resimdir...
Aşk yolunu beklemektir,
Aşk postacıyı gözlemektir,
Aşk deliliktir,
Yüreğindeki dikendir...
Aşk yıldızlara salıncak kurmaktır,
Aşk dalgalara seni sormaktır,
Aşk sensiz seni yaşamaktır,
Geceye karşı adını bağırmaktır....
Aşk, yaşamaktır;
Aşk paylaşmaktır,
Aşk, doyasıya,
Kıyasıya,
Ölesiye,
'Seni seviyorum! ' demektir..
www.turkcesevdalilari.com bu siteden alıntıdır
Ben, bir gece karanlığında garip yolcu
Sen, o gece düşlerime yağan yağmursun.
Aklımda sen, fikrimde sen
Dilimde hep sen, sen diye
Sen, benim umudumu filizleyen,
Nisan yağmurumsun
Bir fidan için ne demekse yağmur
Sen de benim için osun işte.
Sen ufkumda doğan güneş,
Gönül bahçemde açan uçurum çiçeğimsin,
Hani vardır ya koparmaya kıyamadığın.
Sen bende hep sensin
Ve hep sen kalacaksın...