3 Kasım 2007 Cumartesi

BEN HAZIRDIM BİR DOĞUŞU SENİNLE SEYRETMEYE

BEN HAZIRDIM BİR DOĞUŞU SENİNLE SEYRETMEYE
Ben hazırdım bir doğuşu seninle seyretmeye
Ve vefasında seni üzmemek için çabalamaya
Bir baheneydi aşk, anlatısında yarım kalmış bir şarkı gibi
Satırlarca dökülmüş bir ayrılığı paylaşmamaya inat etmiştim her defasında
Ve her aşka and içiliyordu toplumlar arasında
Sonra birden vazgeçiliyordu toplumsuzluklar arasında
Topluca bir aşk katliamı yaşanıyordu seninle kuramadığım bir aşk ortaklığında
Herhangi bir halin çekici geliyordu bana yüzün daha solmadan güneş kıvamında
Acısını tatlıyla bastırmaya çalışan biriydi seni unutamayacak olan
Beklide acısını bahane edip baklavayı kilolarca yemek istiyordu
Ya da kimbilebilir çoktan yeni bir aşk bulmuştu belki kendine
Çeşitlerinden seçipte eve götürdüğü bir baklava kutusunda
Kendini birilerine unutturma yada hatırlatma çabası yoktu aslında
Unutana unutma diyemezdin gözlerinin içine her bakışında
Ve sanki çığlığı her an çıkabilecekmiş gibi bakan bir çift göze
Ne git ne de kal denilebilirdi sakin bir deniz akşamında
Dalgaların çoğunluğu oy birliğe karar vermişlerdi bir aşkın bitişine
Yaşamadığım bütün duygular adına,
Adını saklayacak bir veda kutusu aramam gerekirdi gözlerinin sonsuzluğunda
Geceyi kaplayacak herhangi bir örtü olmak isterdim
Senin ay ışığına baktığında bile beni görmeni istediğim gibi
Sonuna doğru koşulan her hangi bir mevsim kılığında
Seni yapraklarla sarmalayıp bir sonbahar havasında sevmek isterdim
Hüzün kokan bir aşk dağarcığında
Senin sonbahar oluşunda saklanmayı bilmeyi o kadar çok isterdim ki
Her yanında ağrıdan sızıdan bir derleme yapmış aşığa
Mehlemi elinde gelip koşabilecek kaç kişi vardı ki
Yada bir intihar boşluğuna uzanan uçurum kenarındayken
Bir gülümsemesiyle geri adım attırabilecek kaç kişi vardı
Şimdi ise sen giderken hangi gülümseme döndürebilrdi seni
Ya da hernagi bir dönüşünde gözleri ufuklarda seni beklemeye hazır biri gibi
Şairinde dediği gibi ‘’hüzün ki en çok yakışandır bize’’
Hüzün yakışıyor bana diyemiydi gidişlerin arkana bakmaksızın
Evet hüzün ki en çok yakışandı bana ve diğerlerine
Ama bu bir sebep değildi gidiş yollarını kar kaplantılarından öte açmaya
Herhangi bir aşkta mahsur kalanı kimler kurtarabilecekti
Böyle bir sivil örgüt varmıydı ki
Ve böyle bir aşk mahsuru ihbarına koşabilecek kaç tane dost vardı çevrede
Anılarıda kurtarabilermiydi sıkışıp kaldığı bir vitrin camından
Yoksa vefasızlık diz boyumuydu yaşanası kalınmamış bu dünyada
Herhangi bir içki şişesine neler anlatılabilirdi ki
Hangi sorunu cevaplayabilirdi senin
Bana senin gidişinin açıklamasına yapacak kaç içki şişesi ve çeşidi vardı
Rakı bir ağır ağabeylik müessesinin bir parçasıydı ama
Aşk ağırlığı altında ezilmiş ağabeylere çare kimdi
Kimdi bir umutsuzluğun sözleriyle laflara başlayacak
Bir sevda dağarcığının yamacında umuda dair yeni renkler yaratacak
Sevmeyi bir kaprisli gece ışığından öteye taşıyacak
Kavramını düşündüğün her duyguda hiçbir sınır bırakmayacak
Geçmiş bir yaban el mevsiminde,
Kirli aşklara basmayınız levhasına uyabilecek
Kalbinde herhangi bir yerden bana doğru ideolojik bir sefer başlatabilecek
Yani akla hayale mantığa sığamayacak bir sevgili kimdi
Belli ki sen değildin gidişin bunların tersi yöne ikamet etmekteydi
Aşk çok büyük bir gariplikti her manada
Çünkü manasında bir acı taşıyordu mutluluklardan önce
Ya sana ya bana aşk kimlere kalıyordu her manasında
Yer verdiğimiz bir aşk vardı kalbimizde
Tercihinde özgür bir kadının ağırlığında ezilmiştim aslında
Suçlu yada suçsuz diye bir şey yoktu bu aşk ilişkisinde
Hiçbir anayasada adın geçmiyordu,
Korkma beni terk etmen bir suç sayılmıyordu hiçbir ülkede
İçin rahat gidebilirdin yani gidişinin rahat olduğu bir yolcu kılığında
Adını anmayı kesmiştim aslında uzun zamandır
Ama adını anmayı kesmek bir yarayı kapatmıyordu işte
Karşıma geçip bana bir şeyler anlatmanı o kadar çok özledimki
Çok zaman oldu kalbimin yorgunluğuna çare bulamadım işte
Seni bir kez daha görmeyi çok isterdim
Her hangi bir görüş gününde yüzünü görmeyi
Ellerinin sıcaklığını kalbim durana kadar hissetmeyi
Yani seni yaşayabilmek için tekrar görmeyi
Söndürelememiş bir aşk hikayesine dönüşen bir sevgim vardı işte
Galiba artık yabancıydık birbirimize,
Kendi memleketimizin turistik bir yerinde birbirimize karşı turist olmakta vardı
Yıllarca tenini hissettiğin bir kadının sana yabancı bakışlarla bakmasıda vardı
Her yalanın sonu demekki yatsıya kadarmış
Sen yatsıya kadar bile duramadan sabah ezanında yalanlarınla çıktın kapıdan
Şimdi sana ne diye hitap edip ne söylemeli
Galiba bir yerlere yazarak bu yaşadıklarımızı sonra yakmak lazımdı
Herşeyi bir kenara bırakmadan hayata devam etmekte vardı
Bir sarhoş gece gibi bir sağa bir sola doğru gitmekten vazgeçmek lazımdı
Sana doğru koşar adımlar adlı projemi burada yarıda bırakmam lazımdı
Sana doğru hiçbir koşmaya yada adımlara gücü kalmayan bir adam vardı burda
Bütün kalp yorgunluğu boşa gidecekti çünkü
Bu saatten sonra senin uğruna olan her şey senden habersizce sensizliğin uğrunaydı aslında
Senden önce kendimle bir mücadeleye girmeliydim galiba
En önemlisi öğrenmeliydi bu küçük ve masum çocuk hiçbir kadını bu kadar sevmemeyi
Çünkü alınan ilk darbe ilk aşkın kocaman bir meyvesiydi
En az on aşk yenilebilecek bir büyüklükteydi
Ayrılığın acısına,terk edilmişliğin acısıda eklenince
Yaralara basılacak tuzların hiçbir yararı olmuyordu
Masum ve küçük bir çocuğa aşk çok fazla gelmişti galiba
Ama yinede sana ait bir çarpıntı vardı hala kalp adındaki bir organda
Galiba her şeye rağmen ve herkese inat seviyordu seni hala
Adını bir kalp çarpıntısı ritminde buluyordu işte
Sevmeyi bilen,
Ama aslında bildiğini zannederek öğreneceği çok şeyi olan bir çocuk
Çocuk demeye bin şahit bir aşkla tutulmuştu aslında sana
Ama senin çocuksu gitmelerinden bunalıp büyümüştü bir anda
Bir fazlalığın aşk diye adlandırıldığı bir gezegen sefasıydı
Önce kanatlanarak bir Hazerfan Ahmet Çelebi kadar uçabiliyordu
Aslında uçmayı kainatın kendisi öğretmişti ona
Aşk denilen bir hastalığı bulaştırarak bedenine
Uçmayı öğrenmişti ama yere çakılmasına bir anlam veremiyordu
Yüzünün güzelliği her şeyi yaptırabilirdi aşık bir çocuğun ruhuna
Ve ruhundaki aşk anlamsızlığı onu yarı yolda bırakacak kadar insafsızdı aslında
Bir özürmü yoksa bir aşk borcunda mı alacaklıydı bu çocuk bilemiyordu aslında
Aslında özrü ve teşekkürü o kadınaydı
Özrü onu bu kadar çok sevdiğinden dolayıydı
Teşekkürü ise hayatındaki ilk ihaneti ona yaşatıp öğrettiği içindi
Bu da gelir bu da geçer adında bir şarkımıydı yoksa yaşadıkları
Gelecek olan neydi geçecek olan neydi düşünüyordu bir umutsuzluk anında
İlk defa aşka gelmişti işte ve çabucak geldiği gibi gönderilmişti bir aşkın kapısından
Yolsuzluk iddalarıyla hangi yola düşsemde seni unutsam çabasında bir aşk çocuğuydu
Ben hazırdım oysa bir doğuşu seninle seyretmeye
Bir güneşin doğuşunu yada bir aşkın doğuşunu seyretmeye
Gönlünde hazır mevsimler bulundurarak senin önüne sermeye yeminliydi bu çocuk
Şimdi ise hiçbir mevsimi tanıyamıyordu
Nisanda ilk bahar gelmiyordu
Aralıkta kar yağmıyordu
Haziranda kardan adam yapmak garip bir duyguydu aslında
Sana ait ne var ne yok kapıda duruyordu işte
Ya sen gelip alacaktın bir aşkın kalıntılarını
Yada yok olması beklenecekti kapı önünde bir aşk çığlığının
Bu kahrolası aşk nereden de bulmuştu beni
Kahrolan bendim oysa aşk orda yerinde duruyordu rahat bir halde
Geçmeyeceğini bildiği bir aşka ise şiir yazmak
O da benim aptallığımdı
İnsan aşkını uluorta kağıtlara dökermiydi ayıptı bu yaptığım
Özür dilerim güzelim
Benim tek ayıbım seni sevip sana şiir yazmamdan ibaretti
Günahımda sevabımda sana ait bir şiirdi aslında, yazıldı ve bitti işte gidişine benzer bir halde

Hiç yorum yok: